Allah'a Ulaşmanın İlk Şartı
Mânevî terbiye yolculuğunda âdâba riâyet, maksada ulaşmanın ilk şartıdır. Cenâb-ı Hakkʼın rızâ ve muhabbetine vuslat da, Oʼnun emirlerini îfâ etmek kadar, bu emirleri “tâzîm li-emrillâh” düstûrunca, yüksek bir tâzîm ile, yani edep ve hürmetle yerine getirmeye bağlıdır.
Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri buyurur:
“Hakkʼa eren, sırf hürmeti muhâfaza ettiği için ermiştir. Yolda kalan da, sırf hürmeti terk ettiği için geri kalmıştır.” [1]
Allah için yapılan bütün ibadet ve hizmetleri, îman aşkıyla, muhabbetle, vecd ile îfâ etmek, son derece mühim bir kulluk edebidir. Zira Cenâb-ı Hakkʼın bizim ibadet ve hizmetlerimize ihtiyacı yoktur.
Nitekim bir kişi gelip:
“–Bana öyle bir şey öğret ki, kurtuluşuma vesîle olsun!” dediğinde, Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri ona şu nasihatte bulunmuştur:
İLİM OLARAK BU İKİ ŞEYİ BİLMEN SANA YETER
“–Şu iki cümleyi aklında tut, ilim olarak bunu bilmen sana kâfîdir:
1- Hak Teâlâ sana şah damarından daha yakındır, her şeyi bilir ve görür.
2- Allah Teâlâ’nın, senin ameline ihtiyacı yoktur. (Aksine senin O’na muhtaç olduğunun idrâki içinde, şükür duygularıyla sâlih ameller işlemeye bak!)”[2]
Velhâsıl Hak katında mühim olan; kulluk vazifelerimizin îfâsı kadar, onların îfâsı esnâsında sergileyeceğimiz kalbî durumumuzdur. Yani samimiyet, gayret, iştiyak ve hürmetimizin hangi seviyede olduğudur.
[1] Prof. Dr. S. Uludağ, Bâyezîd-i Bistâmî, sf. 187, TDV Yayınları, Ankara 1994.
[2] Attâr, Tezkire, sf. 191.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Bâyezîd-i Bistâmî, Erkam Yayınları
YORUMLAR