Peygamber Efendimizin İlk Cuma Hutbesi
İlk Cuma Namazı ve İlk Cuma Hutbesi....
Kuba’da on dört günlük bir misâfirlikten sonra Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve berâberindekiler, Medîne’ye hareket ettiler. Günlerden cuma idi. Öğle üzeri "Rânûnâ Vâdisine" varılmış, namaz vakti girmişti. Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- devesinden indi. O sırada, İslâm’ın iktidârının bir alâmeti olarak farz kılınan "cuma namazını" kıldırdı. Orada şu hutbeleri îrâd buyurdular.
1. HUTBE
“Ey insanlar!
Ölmeden önce tevbe edin; fırsat elde iken sâlih ameller işlemeye bakın! Gizli-açık bolca sadaka vermek ve Allâh’ı çok çok zikretmekle Rabbinizle aranızı düzeltin! Böyle yaparsanız, rızıklandırılır, yardım görür ve kaçırmış olduğunuz şeyleri elde edersiniz.
Biliniz ki Allâh, bu yılınızın bu ayında, bu yerde size kıyâmete kadar «cuma namazı»nı farz kılmıştır. Âdil olsun-olmasın, başında bir imâm varken benim sağlığımda veya benden sonra her kim hafife alarak veya inkâr ederek bu namazı bırakırsa, onun iki yakası bir araya gelmesin! Ve Allâh, onun işlerini başarıya ulaştırmasın! O kimsenin başka namazı yoktur; tevbe edenler müstesnâ... Çünkü kim tevbe ederse, Allâh onun tevbesini kabûl eder.” (İbn-i Mâce, İkâme, 78)
“Ey insanlar!
Sağlığınızda âhiretiniz için hazırlık yapınız! Muhakkak her biriniz ölecek ve sürüsünü çobansız bırakacaktır. Sonra Allâh, ona tercümansız ve vâsıtasız olarak diyecek ki: «Benim Rasûlüm gelip de size emirlerimi bildirmedi mi? Ben sana mal-mülk verdim, pek çok iyiliklerde, ihsanlarda bulundum; sen kendin için ne getirdin?»
Bu suâl ile karşılaşan herkes, sağa-sola bakacak bir şey göremeyecek, önüne baktığı zaman cehennemi görecek...
O hâlde uyanınız! Kim yarım hurma ile dahî ateşten korunmaya muktedirse, onu yapsın! Kim ki o yarım hurmayı bulamazsa, bâri tatlı bir söz söyleyerek iyilik etmeye çalışsın! Çünkü bir iyiliğe on mislinden yedi yüz misline kadar sevap verilir.
Allâh’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun!” (İbn-i Hişâm, I, 118-119, Beyhakî, Delâil, II, 524)
2. HUTBE
“Allâh’a hamd ederim ve O’ndan yardım dilerim. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allâh’a sığınırız. Allâh’ın hidâyete erdirdiğini kimse saptıramaz; saptırdığını da kimse doğru yola iletemez.
Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ilâh yoktur. O, birdir; ortağı yoktur. Sözlerin en güzeli Allâh’ın kitâbıdır. Allâh, kimin kalbini Kur’ân’la süsler ve onu küfürden sonra İslâm’a hidâyet buyurur, o da Kur’ân’ı başka sözlere tercîh ederse, işte o kimse kurtuluşa ermiştir.
Doğrusu Allâh’ın kitâbı, sözlerin en güzeli ve en belîğidir.
Allâh’ın sevdiğini seviniz! Allâh’ın Kelâmı’ndan ve O’nu zikretmekten usanmayınız. Allâh’ın kelâmından kalbinize darlık gelmesin! Çünkü Allâh’ın kelâmı, her şeyin üstününü ayırıp seçer. Amellerin hayırlısını, kulların seçkini olan peygamberleri, kıssaların en güzel ve ibretlilerini anlatır. Helâl ve harâmı açıklar.
Siz ancak Allâh’a ibâdet ediniz ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayınız! O’ndan hakkı ile sakınınız! Yaptığınız iyi işleri diliniz te’yîd etsin! Allâh’ın kelâmı ile birbirinizi seviniz! Muhakkak biliniz ki Allâh Teâlâ, ahdini bozanlara gazab eder.
Allâh’ın selâmı üzerinize olsun!” (Beyhakî, Delâil, II, 524-525)
Bu hutbeler, İslâm’ın îtikad, ibâdet, ahlâk, muâmelât gibi mevzûlarıyla dînin umûmî bir hulâsası hükmündedir. Cuma namazının Hicret esnâsında farz kılınması, Müslümanların cemaat hâline gelmelerinin ehemmiyet ve zarûretine işâret etmektedir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hazreti Muhammed Mustafa (Mekke Devri), Erkam Yayınları
YORUMLAR
Eğer: Ben Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmuyorum, asla. Fakat salihlere sığınmak da şirk değildir derse, ona şöyle deriz: Allah’ın şirk koşmayı, zinayı haram kıldığından daha ağır bir şekilde haram kıldığını kabul ettiğine Allah’ın şirki bağışlamayacağını kabul ettiğine göre peki Allah’ın haram kılmış olduğu ve bağışlamayacağını belirttiği bu husus nedir? Bu (senin açıklamana göre) bilinmeyen bir şeydir. (Devamla) ona de ki: Sen mahiyetini bilmediğin şirkten uzak olduğunu nasıl söyleyebilirsin? yahut Allah onu nasıl böyle bir işi haram kılar, mağfiret etmeyeceğini belirtir ve sen bunun ne olduğuna dair soru sormuyor, bunu bilmiyorsun. Yoksa Allah bunu haram kılmış olmakla birlikte onu bize açıklamamış olduğunu mu zannediyorsun. Şirk koşan bu şahıs: Ben Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmuyorum. Salihlere sığınmak ise şirk değildir diyecek olursa, ona şöyle cevab verilir: Sen Allah’ın şirki zinayı haram kıldığından daha ileri derecede haram kıldığını ve Allah’ın onu bağışlamayacağını kabul etmiyor musun? (ettiğine göre) o halde şirk nedir? Bu durumda o ne olduğunu bilemeyecek ve Rasûlullahsallallahü aleyhi vesellem’dan şefaatı istemenin şirk olmadığına inandığı sürece doğru bir cevab veremeyecektir. İşte bu onun yüce Allah’ın pek büyük olarak gördüğü ve hakkında:”Şüphesiz ki şirk pek büyük bir zulümdür.” (Lokman, 31/13) diye buyurduğu şirki bilmediğini gösterir. Müellifin “ona: …uzak olduğunu nasıl söyleyebilirsin” ifadeleri de şu demektir: O kişi salihlere sığınmakla birlikte şirkten uzak olduğunu söyleyecek olursa, buna iki türlü cevab verilir: 1- Sen şirki bilmediğin halde, şirkten uzak olduğunu nasıl söyleyebilirsin? Bir şey hakkında hüküm vermeden önce onun ne olduğunun bilinmesi anlaşılması gerekmez mi? Şirki bilmediğin halde ondan uzak olduğuna dair hüküm vermen bilgisizce hüküm vermek olduğundan bu red edilir. 2- Niçin diye sorulur. Yani sen yüce Allah’ın zinadan ve haksızca insan öldürmekten daha ileri derecede haram kılıp, işleyenine cehennem azabını vacib kılıp, cenneti haram kıldığı şirke dair nasıl soru sorarsın. Yüce Allah’ın bunu kullarına açıklamadan haram kıldığını mı zannedersin? O kesinlikle böyle bir şey yapmamıştır.