Ruhu Beslemenin Yolları

Ruhun gıdası nedir? İşte ruhu beslemnin yolları...

Tüm inanışların ibadetle ilgili ritüelleri vardır. Bu ritüellerde farklılıklar olmakla birlikte bir amaç birlikteliğide gözden kaçmaz. İbadet etmek yani teslim olmak ve istemek. İsteklerin ortak paydasında ise ruh ve zihin dünyamızla ilgili olan güzellikler öne çıkar. Dinimizin direği olan namazla Rabbimize yaklaşmanın temel ön koşulu ise abdest almaktır. Yani temizlenmek. Abdest kısaca iç ve dış arınma için bazı uzuvlarımızın yıkanması masajlanmasıdır.

Aslında abdest alma sırasında su ile temizlenmemiz yanında el, ayak, baş, boyun, yüz ve kulak gibi uzuvlarımızda yapmış olduğumuz ovmalar ve masaj hareketleri ile hem sinir sisteminde oldukca faydalı hormonların salgılanmasına hemde akupunktur noktalarına masaj yaparak tüm organ ve hücrelerimize sağlık ve zindelik kazandırıyoruz. Acılarımız ve ızdıraplarımız azalıyor.

Namaza davet anlamına gelen ezan ile başlıyor her şey. Evrensel bir boyutu olan namaza çağrı anlamına gelen ezanla duyumlarımızdaki değişimi bir düşünelim. İçimizdeki kıvılcımlar ruh halimizde meydana gelen değişimler ve zihnimize ard arda şimşek gibi çakılan artılar eksiler. Güzellikler çirkinlikler.

HAYIR İŞLERİNİN BAŞI

Dinimizin direği Müslümanın nuru ve her türlü hayırlı işlerinin başı iyiliğin güzelliğin barışın muhabbetin anahtarı olan namaz ile nefsi emmare katından insan bir anda daha üst katlara ve mertebelere çıkarak bir anlamda ufkunu bakış açısını ve konumunu değiştirebilmekte. Bu değişim ile özellikle insan psikolojik olarak bir alt üst olma hali yaşar. Bu alt-üst olma durumu günümüz yoğun yorgun stersli gerilimli dalgın ve dağılmış insanına günde en az beş kere kendini resetleme ve forvatlama şansını verebilir.

Onun için namazla diriliş platformunun öncüleri doğru bir teşhisle hasta olan milyonları tedavi için kolları doğru yerde ve zamanda sıvadılar. Evet namazla diriliş mümkün. Sadece ruhsal hastalıklardan değil bedeni ve zihni arızalardan da namazla kurtulabiliriz.

Namaz yada oruç, hac fark etmez bir Müslüman ibadetlerini Rabbi ona emretti diye yapar. İbadet sağlık için yada başka bir amaçla yapılırsa bu yapılan ibadet kişiye kâr yarine zarar getirir. Onun için biz Müslümanlar namaz ibadetimizi de diğer ibadetlerimizi de Rabbimizin rızası için ve sadece o emrettiği için yerine getiririz.

SİNİR HASTALIĞINA KARŞI KALKAN

Vazifelerimizi yaparken yine Rabbimizin bize vermiş olduğu akıl nimeti ilede hikmetlerini araştırır ibretler alarak ona daha çok teşekkür ederiz. İşte bu mantık ve akılla namaz-sağlık ilişkisine kısa bir göz atacak olursak fiziksel bir çok bağlantıyı kolayca görürüz. Namaz adeta vücudumuzun her organının düzenli çalışmasına yardımcı olan muazzam bir hareketler bütünüdür. Mesela günde başını seksen defa yere koyan bir kimsenin beynine yer çekiminin de etkisi ile fazla kan ulaşır. Bu yüzden beyin hücreleri iyice beslendiğinden unutkanlık hâfıza ve kişilik bozukluklarına, namaz kılanlarda çok daha az rastlanır. Beyin kan akımındaki hızlanma ve beynin daha fazla oksijen alıyor olması bunama yada bir çok sinir hastalığına karşı kişiyi adeta bir zırh gibi korur…

Koruyucu hekimlikte, muayyen zamanlarda yapılan beden hareketleri çok mühimdir. Namaz vakitleri, kan dolaşımını tazelemek ve akciğerlerimizle aldığımız oksijeni artırmak için en uygun vakitlerdir. Koruyucu hekimlik günümüz modern tıbbında daha yeni yeni anlaşılırken önderimiz Peygamberimiz yaşadığı çağda koruyucu hekimlikle ilgili tavsiyelerini hala tam anlamış değiliz.

Namaz uykuyu tanzim eden önemli unsur aslında. Biolojik saatimizin ayarı aslında namaz vakitlerine göre… sabah namazı ile başlayan hayat yatsıdan sonra sona ererek ertesi gün proğramlanır. Bu düzen sağlığımız ve zindeliğimiz için ruh güzelliklerimiz ve iki dünyayaya da kendimizi hazırlamamızın iyi bir başlangıcı.

RUHUN GIDASI NAMAZDIR?

Bütün bunlardan sonra şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Ruhun gıdası namazdır.

Kaynak: Dr. Ali Akben, Altınoluk Dergisi, Sayı: 286

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.