1. Kosova Savaşı’nın Sebepleri, Sonuçları ve Önemi

1. Kosova Savaşı veya Birinci Kosova Meydan Muharebesi ne zaman ve kimler arasında yapıldı? 1. Kosova Savaşı’nın sebepleri ve sonuçları nelerdir? 1. Kosova Savaşı’nın Türk tarihi açısından önemi.

1. Kosova Savaşı veya Birinci Kosova Meydan Muharebesi, Sultan 1. Murat önderliğindeki Osmanlı ordusu ile Sırp kumandanı Lazar Hrebelyanoviç önderliğindeki çok uluslu Balkan ordusu arasında 28 Haziran 1389da yapılan muharebedir.

Osmanlılar’ın Rumeli yakasına ilk geçişleri sırasında Balkanlar’da Stephan Duşan’ın kurduğu devlet 1355’te onun ölümüyle parçalanmış ve bu yörede bağımsız feodal prenslikler ortaya çıkmıştı. Bunlardan biri olan ve Morava nehri civarında hâkimiyet kuran Sırp Kralı Lazar, 1371’de Duşan’ın oğlu ve halefi Kral Uroş’un ölümü üzerine giderek sivrildi ve Sırbistan’da önemli bir güç odağı haline geldi. Ancak Çirmen zaferinden sonra Sultan 1. Murat’ın baskısı karşısında onun hâkimiyetini kabul etmek zorunda kaldı.

1. KOSOVA SAVAŞI’NIN SEBEPLERİ

Osmanlı vasallığından ayrılmak isteyen Lazar ile Bosna Kralı Tvrtko arasında Osmanlı karşıtı bir ittifak oluşturuldu. Şahin Paşa komutasındaki Türk akıncı kuvvetlerinin Ploşnik’te yenilmesi Balkan devletlerini harekete geçirdi.

1. Murat, bir vasalın alenî isyanına karşı bir hareketten ziyade Osmanlı sınırlarında baş göstermesi muhtemel bir tehlikenin ortadan kaldırılmasına yönelik harekete geçti.

Sultan 1. Murat’ın ordusuyla Kosova ovasına yürüdüğü sırada Lazar onu karşılamak üzere değişik milletlerden savaşçıların da yer aldığı ortak birliklerini toplamıştı. Sırp, Bosna, Hırvat, Arnavut, Bulgar, Macar, Çek askerlerinden oluşan Haçlı kuvvetleriyle Osmanlı ordusu Kosova ovasında karşı karşıya geldi. İki tarafın kuvvetleri birbirine denk olup karşılıklı olarak asker sayısı 30 bini biraz geçiyordu. Savaş 1389 tarihinde meydana geldi.

Osmanlı ordusunun merkezinde padişah ve yeniçeriler, sağ kolda Şehzade Beyazıt, sol kolda Anadolu beylikleri askerleriyle Şehzade Yâkup bulunuyordu. Sırplar ise Lazar merkezde, sağda damadı Vuk Branković, solda Bosna Kralı Tvrtko’nun askerleri yer alacak şekilde yerleşmişlerdi.

1. KOSOVA SAVAŞI’NIN SONUÇLARI

Osmanlı ordusu savaş meydanında müdafaada kalırken, süvari gücüne sahip Sırp müşterek ordusu saldırıyı gerçekleştirdi. Ağır süvari hücumu Osmanlı okçuları vasıtasıyla dağıtıldı. Mücadele üç safhada cereyan etti. Birinci safhada Sırplar ilk saldırının ardından dağıldı, ikinci safhada Sırp Despotu Vuk Branković ve Bosna Kralı Tvrtko çekildi ve savaşın son bölümlerinde Sultan 1. Murat şehit oldu ve Lazar öldürüldü.

Sultan 1. Murat’ın Şehit Edilmesi

Osmanlı kaynaklarında önce 1. Murat’ın suikasta kurban gittiği, ardından da yakalanmış olan Lazar’ın öldürüldüğü belirtilir. Onlara göre 1. Murat, bir ara etrafında çok az asker bulunduğu halde dolaşırken yerdeki yaralılardan biri ona bir isteği olduğunu söyleyip yaklaşma izni aldı ve gizlediği hançerle onu yaralayıp ölümüne sebep oldu. Diğer kaynaklardan ayrılan Enverî ise 1. Murat’ı hançerleyen Miloş’un daha önce sultanın kulları arasında bulunurken sonradan kaçıp Hıristiyanlığa dönen bir Sırp beyi olduğunu yazarak onun 1. Murat tarafından tanınması sebebiyle yanına yaklaşabildiğini ifade eder.

1. KOSOVA SAVAŞI’NIN ÖNEMİ

1. Kosova Savaşı’nın Osmanlılar açısından önemi;

  • Yerli feodal beylerin direnişinin kırılması,
  • Güneye doğru inme imkânını ve
  • Kuzey Sırbistan’daki hâkimiyetin kapılarının açılmasını sağlamasıdır.

Ayrıca uzun vadede Osmanlılar’ın;

  • Balkanlar’ın güney kesimine yerleşmelerine,
  • Bölgenin sosyal, ekonomik, hatta etnik ve siyasî yapısında önemli değişmelerin meydana gelmesine de zemin hazırladı.

Kaynak: DİA

İslam ve İhsan

SULTAN 1. MURAT KİMDİR?

Sultan 1. Murat Kimdir?

SULTAN 1. MURAT’IN KOSOVA DUASI

Sultan 1. Murat’ın Kosova Duası

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.