12 Temmuz 2024 - Cuma Hutbesi PDF ve WORD Olarak İndir

Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanan 12 Temmuz 2024 tarihli ve "15 Temmuz: Milletimizin Destansı Zaferi" konulu cuma hutbesi yayınlandı.. Hutbeyi PDF ve WORD olarak indirebilirsiniz.

Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanan 12 Temmuz 2024 tarihli ve "15 Temmuz: Milletimizin Destansı Zaferi" konulu cuma hutbesi yayınlandı.

15 TEMMUZ: MİLLETİMİZİN DESTANSI ZAFERİ

Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Onlara, ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde, ‘Biz ancak ıslah edicileriz’ derler. Hâlbuki onlar fesatçıların ta kendileridir. Lâkin onlar anlamak istemezler.”[1]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Dini dünyaya alet ederek istismar eden insan ne kötüdür!... Arzu ve isteklerinin kendisini saptırdığı insan ne kötüdür!”[2]

Aziz Müminler!

Önümüzdeki Pazartesi günü Yüce Rabbimizin yardımı, devletimizin dirayeti, milletimizin cesaretiyle küresel şer odaklarına ve onların taşeronluğunu yapan FETÖ’ye karşı elde ettiğimiz destansı zaferimizin sekizinci yıl dönümü. Bizler, tarihin her döneminde olduğu gibi 15 Temmuz gecesinde de kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla bir kez daha omuz omuza verdik. Minarelerden yankılanan salâlar eşliğinde; birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla hep birlikte meydanlara akın ettik. İstiklâl Şairimizin, “Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:/İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek” mısralarında ifade ettiği gibi vatanımız ve milletimiz üzerinde oynanmak istenen kirli oyunları hep birlikte boşa çıkardık. 15 Temmuz, aziz milletimizin hiç kimsenin boyunduruğu altına girmeyeceğinin, zalimin karşısında asla eğilmeyeceğinin son örneğidir. 15 Temmuz, azmin ve cesaretin zillete ve korkaklığa galebe çaldığı şanlı bir direniştir.

Değerli Müslümanlar!

15 Temmuz ihanetini gerçekleştiren FETÖ, inancımızı, ibadetlerimizi, milli ve manevi değerlerimizi istismar etmiş, istiklâlimizi ve istikbalimizi hedef almıştır. Sûret-i haktan görünerek vatanımızın bölünmez bütünlüğüne, devletimizin bekasına, milletimizin canına kastetmiştir. Yüce dinimiz İslam’ın en temel kavramlarını kendi çıkarları için kullanmıştır. Gençlerimizi ailelerinden koparmak; kalplerinden vatan sevgisini, millet olma şuurunu, ümmet olma bilincini söküp atmak için her türlü hile ve tuzağa başvurmuştur.

Kıymetli Müminler!

Önümüzdeki Salı ise 10 Muharrem Âşûrâ günü. Peygamber Efendimiz (s.a.s), Âşûrâ gününü içine alacak şekilde bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla iki gün oruç tutmayı bizlere tavsiye etmiştir.[3] Âşûrâ, aynı zamanda Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in dünyadaki çiçeğim, reyhanım[4] diyerek sevdiği, cennet gençlerinin efendisi[5] olarak övdüğü torunu Hz. Hüseyin Efendimizin ve çoğu ehl-i beyt-i Mustafa’dan olan yetmişten fazla Müslümanın Kerbelâ’da şehit edildiği gündür. Üzerinden asırlar geçse de bu elim hadisenin acısı hâlâ taptazedir ve hâlâ yüreğimizdedir. Hz. Ali ve Hz. Fâtıma’nın ciğerparesine bu zulmü reva görenler ise ümmet-i Muhammed’in mâşerî vicdanında mahkûm olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

Aziz Müslümanlar!

Cennet vatanımızda gözü olanlar, aramıza nifak tohumu ekerek muhabbetimizi ve kardeşliğimizi bozmak isteyenler dün olduğu gibi bugün de hain emellerinden vazgeçmiş değildir. O halde, bu hain tuzaklara bir daha düşmemek için sahih dini bilgiyi, ehil ve güvenilir kişilerden öğrenmeye gayret gösterelim.  Göz nuru çocuklarımızı ve geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi Kur’an ve sünnet ışığında sağlıklı, dengeli ve şeffaf bir din eğitimiyle buluşturalım. Fitne ve fesadı körüklemek isteyenlere, ümmet coğrafyamızda yeni Kerbelâlar yaşanmasını arzulayanlara karşı uyanık olalım. Birlik ve beraberliğimizden asla ödün vermeyelim. Milletimizin mayası olan ve dini hayatımızı ayakta tutan Anadolu irfanına sahip çıkalım.

Bu vesileyle başta Hz. Hüseyin Efendimiz ve ehl-i beyt-i Mustafa olmak üzere, Bedir’den Malazgirt’e, Çanakkale’den Milli Mücadele’ye, 15 Temmuz’dan günümüze din, vatan ve mukaddesat uğruna şehadet şerbetini içen aziz şehitlerimizi, ahirete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum. Hayatta olan bütün gazilerimize ise sağlık, sıhhat ve afiyet diliyorum. Yüce Rabbim her daim devletimizi payidar, aziz milletimizi bahtiyar eylesin. Birlik ve beraberliğimize, huzur ve güvenimize kastedenlere fırsat vermesin. Güvenlik güçlerimizi hak ve hakikat mücadelesinde her zaman muzaffer eylesin.

Dipnotlar:

[1] Bakara, 2/11,12.

[2] Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 17.

[3] İbn Hanbel, I, 240.

[4] Tirmizi, Birr, 11.

[5] Tirmizî, Menâkıb, 30.

Kaynak: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.