20 Yaşında Müslüman Olan Ateist Kız

Batılı genç bir hanımın 20 yaşında hidayete erme öyküsü...

Fransa'da daha iki ay önce Müslüman olan Nur, “Her şey aslına döner.” misâli, özüne, İslâm’a yöneldi. Hidâyete kavuşmasında arkadaşları kadar hocaları, Nesibe Dereli Hanımefendi var. Küfrün ortasında, her yıl birçok hidâyetlere vesîle olan, çok gayretli, mütevâzî bir îmân âbidesi o… Nûrlu bahçıvanımızın elinde yetişen nâdide çiçeklerden, hizmet erlerinden sadece bir tanesi... Bizi duygulandıran, kısa fakat ibretli bir röportaj… Nice hidâyetlere vesîle olması niyâzı ile buyrun efendim…

Nur hanımefendi, bize kendinizi tanıtır mısınız?

Evet, ismim Nûr... Bu, yeni ismim, tabiî... 20 yaşındayım. Okuyordum, ama okulumu bırakmak zorunda kaldım. Şimdi bir restorantta çalışıyorum. Henüz iki ay önce müslüman oldum.

BATIDAKİ GENÇLER GİBİ YAŞIYORDUM

Niçin okulu bırakmak zorunda kaldınız acaba?

Fransa’da her genç, on sekiz yaşına gelince, âilesi, onu evinden âdeta atar. Bakmaz. Genç, okulunu da, parasını da kendi gayretleri ile kazanmak zorundadır. Ben de okulla işi bir arada yürütemediğim için okulu bırakıp mâişetim için çalışmaya başladım. Zaten küçükken annem ile babam ayrılmış. Ben, annemin yanında büyüdüm. Şimdi de “stüdyo” denilen, küçük bir odada, tek başıma yaşıyorum. Bu benim yaşadıklarım, batıdaki hemen her gencin yaşantısı aslında...

ATEİSTTİM VE KENDİMİ BOŞLUKTA HİSSEDİYORDUM

Peki, İslâm ile şereflenmeniz nasıl oldu?

Ben müslüman olmadan önce ateisttim. Kendimi büyük bir boşlukta hissediyordum. Zaten âilem bana hiçbir zaman, herhangi bir din hakkında bilgi vermedi. Annem katolikti, fakat dinini hiç yaşamıyordu. Babam biraz dinini yaşıyordu. O da bizden ayrı olduğu için ondan da bir şey öğrenemedim.

Sürekli huzursuzluk ve bunalım içinde bulunduğumdan kendimi kitaplara verdim. Bu sırada İslâm’ı anlatan kitaplar, çok ilgimi çekiyordu. Ve İslâmiyet’i araştırmaya başladım.

İSLAM AHLAKININ TESİRİ ALTINDA KALDIM

Neden diğer dinleri değil de İslâmiyet’i araştırmaya başladınız?

Ben, Katolik okulunda okumuştum. Çevremde birçok hıristiyan vardı. Onlardan hıristiyanlıkla ilgili bazı şeyler öğrenmiştim. Ama bunlar beni hiçbir zaman etkilemedi. Erkek kardeşim de bir yahudi okulunda okuyordu. O da her yemekte yahudiliği ve yahudileri anlatırdı. O da bana câzip gelmiyordu. Bu yüzden ilk olarak İslâm’dan başladım. Fransa’da televizyonlarda sürekli İslâm’ın bir terör dini olduğunu söylüyorlardı. Fakat bu söylenenler, benim düşüncelerimi hiç etkilemedi. Çünkü ben, etrafımdaki müslüman arkadaşlarımın yaşadığı İslam ahlâkının tesirinde kaldım. Onlar, çok güzel insanlardı.

NESİBE HOCAMIN SOHBETLERİNE KATILIYORDUM

Araştırmanıza, önce hangi eserlerden başladınız?

Önce Kur’ân-ı Kerîm’in Fransızca tercümesini alıp okudum. Sonra da İslâm’ı anlatan kitapları okumaya başladım. İnternete girip sitelerden İslâm hakkında bilgi topladım. Videolar izledim. Yaptığım her araştırma, beni İslâm’a bir adım daha yaklaştırıyordu. Bu zaman zarfında müslüman arkadaşlarımdan da çok yardım gördüm. Merak ettiğim veya anlamadığım her soruya cevap vermeye çalışıyorlardı. Bu din, benim önce rûhuma, sonra ise aklıma yattı. Bir sabah uyandım: “-Evet, hazırım. Müslüman olmalıyım!..” diye düşünerek Nesibe Hocamızın da bulunduğu câmiye gittim.

Orada bir program yapıyorlardı. Ben Nesibe Hocama, müslüman olmak istediğimi söyledim. O da beni, önceden îman etmiş mühtedîlerin yanına oturarak programı izlememi söyledi. Programın sonunda, sahnede, müslüman kardeşlerimin mutlu bakışları eşliğinde, kelime-i şehâdet getirerek müslüman oldum, elhamdülillah... İki aydır, Cuma akşamları Nesibe hocamızın sohbetlerine katılıyorum. İçim, huzurla doluyor elhamdülillâh!.. Şimdi en büyük arzum, İstanbul’a, sizlerin yanına gelerek dinimi öğrenmek inşâallâh..

ÇOK GÜZEL MÜSLÜMANLAR VAR 

Müslüman olduktan sonra hayatınızdaki en büyük değişiklik ne oldu, acaba?

En büyük değişimi, karakterimde yaşadım. İki aydır çok mutlu ve huzurluyum. Bugüne kadar hayatımda örnek alacağım, tam anlamıyla güvenebileceğim kimse olmamıştı. Şimdi ise, önümde Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve O’nun izinden gitmeye çalışan güzel müslümanlar var. Bu, beni çok rahatlatıyor. Namazımı kılıyorum. Sûreleri yeni yeni ezberliyorum. Namaza başlamadan önce bir eksiklik hissediyordum. Başlayınca sanki o eksiklik de tamamlanmış oldu. Başörtü takmaktan önceleri çekindim. “Etrafımdakiler ne der?!” diye düşünüyordum. Ama fıtratıma en uygun olanın örtünmek olduğunu hissettiğimde seve seve örtündüm. Şimdi kendimi daha korunmuş ve daha edepli hissediyorum.

Nûr Hanıma, gayretleri sebebiyle teşekkür ediyoruz. İnşâallâh, kendisi de nice hidâyetlere vesîle olur.

Kaynak: Dünya İslam'a Koşuyor, Halime Demireşik, Sultantepe Yayınları, 2014

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.