2014'te Dünyada Neler Yaşandı?

GÜNDEM

Altınoluk Dergisi yazarı Beytullah Demircioğlu, 2014 dünya gündemi açısından en önemli haberleri derledi.

2014 dünya gündemi açısından savaşlar, çatışmalar, siyasi gerginliklerle dolu bir yıl olarak geride kaldı. Suriye’de iç savaş dördüncü yılını geride bırakırken IŞİD terör örgütünün eylemleri ve etkinliği 2014’de gündemi en çok meşgul eden gelişmelerin başında geldi. İsrail’in Gazze’ye saldırıları, Mısır’da darbe karşıtlarının yargılanması, Irak, Afganistan, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde yaşanan çatışma ve saldırılarla Batı Afrika ülkelerinde 6 binden fazla insanın hayatını kaybettiği Ebola salgını, yıla damga vuran diğer olaylar oldu.

Ortadoğu’da Arap baharının ardından siyasette söz sahibi olmaya başlayan Müslüman Kardeşlerin bölgenin otoriter rejimleri tarafından şeytanlaştırılması sürecini yılın dikkat çeken gelişmeleri arasında saymak mümkün.

2014'TE DÜNYADA ÖNE ÇIKAN HABERLER

Avrupa ile Rusya arasındaki soğuk savaşın Ukrayna krizinden sonra günden güne derinleşmesi yılın dikkat çekin bir başka gelişmesi idi. Ukrayna hükümetinin Avrupa Birliği ile yapacağı ortaklık anlaşmasını askıya alması üzerine başlayan protestolar kısa sürede siyasi krize dönüştü. Hükümet yanlıları ve karşıtları arasında yaşanan gerilimle başlayan süreç Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ile son buldu.   Başta AB ve ABD olmak üzere uluslararası kamuoyu Kırım’ın ilhakına sert tepki gösterdi. Rusya’ya yaptırım kararı alan AB’ye karşı Moskova da Rus gazını Avrupa’ya aktarması düşünülen Güney Akım projesini iptal etti.

Amerikan Senatosu’nun CIA’in işkence programına ilişkin tüyler ürperten raporu ve Pakistan’da, Pakistan Talibanı’nın okul katliamını geçen yılın dış politika gündeminde öne çıkan gelişmeler arasında saymak mümkün.

Yılın öne çıkan gelişmelerini kısaca hatırlattıktan sonra yılın son ayında dış politika gündemini meşgul eden diğer gelişmelere ve olayların perde arkasına bakalım dilerseniz.

İçeride ve dışarıdaki kimi çevrelerin “Türkiye’nin yalnızlaştığı” söylemini ağızlarına sakız ettiği bir dönemde Türkiye’ye gelen yabancı ülke liderlerinin sayısındaki artış dikkat çekmeye devam ediyor. Hristiyanların ruhani lideri Papa Francis’in ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin,  ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, İngiltere ve İtalya Başbakanları, Katar Emiri başta olmak üzere Ankara pek çok dünya liderini ağırladı.

Irak ile başlatılan yeni dönem ve Kuzey Irak yönetimi ile siyasi ve ticari işbirliğini geliştirmeye yönelik atılan adımlara geçen ay gerçekleşen ziyaretlerle yenileri eklendi.  Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Yunanistan ziyareti ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun İran ziyaretini geçen ayın yoğun diplomasi trafiğinde altı çizilmesi gereken oldukça önemli ziyaretler arasında saymak mümkün.

TÜRKİYE İLE RUSYA YAKINLAŞIYOR

Hiç kuşkusuz bunlar arasında Rusya Devlet Başkanı Putin’in ziyaretinin ayrı bir önemi olduğu daha ziyaret gerçekleşmeden önce sıklıkla vurgulanıyordu, nitekim de öyle oldu.

Rusya’dan alınan doğalgazda yapılan yüzde 6’lık indirim teklifi, Mersin Akkuyu Nükleer Santrali konusundaki çalışmalar, ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkarılması hedefi, Güney Akım Projesi’nin Türkiye’den yeni boru hatlarıyla geçirilmesi projesi Putin’in Türkiye ziyaretinin öne çıkan sonuçları arasındaydı.

Türkiye ile Rusya arasında varılan anlaşmaların etki alanının sadece Türkiye ya da Rusya ile sınırlı kalmayıp küresel ekonomileri de etkileyecek mahiyet arz etmesi bu ziyaretin yankılarının uzun süre gündemde kalmasına neden oldu ve öyle gözüküyor ki önümüzdeki dönemde de bu ziyaretin sonuçları konuşulmaya devam edilecek.

Malum, Ukrayna krizinden bu yana Batı dünyası ile Rusya arasında yeniden alevlenen soğuk savaş hızla derinleşiyor.  Batı, hem Ukrayna’daki yenilginin rövanşını alma hem de Rusların Kırım’ı ilhak modelini hâlâ arka bahçesi olarak gördüğü kimi bölgelerde de uygulama niyeti karşısında şimdiden tedbir alma gayretinde.

BATI İLE RUSYA ARASINDAKİ SOĞUK SAVAŞ

Batı dünyası Rusya’ya karşı başlattığı soğuk savaşta ekonomik kartlarını devreye sokmuş durumda. Ekonomik abluka başta olmak üzere Batı sahip olduğu tüm unsurlarla Rusya ekonomisi üzerine yükleniyor.

Bu soğuk savaşta Batı’nın elindeki en etkili silahlardan bir diğeri petrol fiyatları üzerinde oynama ve spekülasyon yapma kabiliyeti.  Bu çarkı enerji gelirleriyle dönen Rusya ekonomisine darbe vuran oldukça etkili bir silaha dönüşmüş durumda. Petrol fiyatlarının 110 dolarlardan 60 doların altına inmesi Rusya ekonomisini oldukça sarsmış bulunuyor.

Rusya lideri Putin ise Batı’nın bu ekonomik kuşatmasını Türkiye başta olmak üzere bazı ülkelerle aşma gayretinde. Rusya bir taraftan Türkiye ile olan ticari ilişkilerini geliştirirken diğer taraftan Türkiye’nin önünü açan, enerji transferi noktasında kilit ülke konumuna getiren stratejik adımlar atıyor.  Nitekim Bulgaristan üzerinden Avrupa’ya doğalgaz akışını sağlayan Güney Akım projesini iptal edip yerine “Türk Akımı” adının verileceğini duyurduğu yeni bir projeyi devreye sokması, “Putin yönetimi, Avrupa’ya giden doğalgaz boru hattının vanasını Türkiye’ye teslim ediyor” diye yorumlandı uluslararası çevrelerde.

Rusya’yı köşeye sıkıştırmak isteyen Avrupa ülkeleri Moskova’ya nefes aldıracak tüm  adımlardan rahatsız. Dolayısıyla  Türkiye ile Rusya arasındaki bu yakınlaşma AB’de bir hayli tedirginlik meydana getirdi. Nitekim Putin’in ziyareti sonrası Ankara’ya akın eden Avrupalı liderlerin gündemindeki en önemli konuların başında bu yakınlaşmadan duyulan kaygı vardı.

TÜRKİYE HANGİ TARAFTA YER ALACAK?

Bundan sonra Batı ile Rusya arasındaki bu soğuk savaşın nereye doğru evrileceği ve Türkiye’nin bundan nasıl etkileneceği sorusu önümüzdeki günlerin de konusu olacak kuşkusuz. Petrol fiyatlarındaki düşüşün önlenemeyişi Rus ekonomisine çok ciddi bir darbe vurmuş durumda. Petrol fiyatlarının düşüşünden Türkiye elbette ciddi bir avantaj elde ediyor. Ancak Türkiye’nin en önemli ihracatçısı durumundaki Rusya’daki ekonomik kriz ve bu krizin iki yıl süreceği beklentisi Türkiye’deki pek çok sektörü etkileyecek nitelik arz ediyor.

Bu noktada, Rusya’nın Batı’ya karşı açtığı savaşta Türkiye’yi bir koz olarak kullanmasının Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini nasıl etkileyeceği sorusu gündemdeki yerini koruyor. Bu meyanda siyasi analizlerde hem “Türkiye’nin böylesi bir rekabette taraf olmaya hazır olup olmadığı sorgulanıyor hem de “Putin’in, Avrupa’ya giden doğal gaz borularının vanasını gerçekten Türkiye’ye vermek istediğinden emin miyiz?” sorusu dillendiriliyor.

Velhasıl, Avrupa medyasının başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere Türkiye hükümetine yönelik kara propaganda ve içeri destekli algı operasyonları göz önüne alındığında Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde kritik günlerin yaşanacağını tahmin etmek zor değil. Özellikle paralel yapıya yönelik 14 Aralık operasyonlarının ardından Avrupa Parlamentosu’ndan gelen eleştiri dolu mesajlara, gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan gerekse hükümet çok sert karşılık verdiler.  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “Türkiye Avrupa Birliği’nin önünde kapı kulu değildir. Türkiye azarlanacak, kendisine gündem belirlenecek bir ülke asla ve asla değildir.” açıklamalarından da anlaşılacağı üzere Türkiye-Rusya ve Avrupa Birliği üçgeni arasında oldukça hareketli ve kritik günlerin bizleri beklediğini söylemek mümkün.

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, Ocak 2015