75’lik Bir Genç Kız

Her kesimden insanı birleştirebilen câzibedâr sohbet halkaları ile “Bâr olma, yâr ol!” prensibine müşahhas bir misal...

Hani bazen kıymetini bilemediğimiz, değerini anlayamadığımız anlar vardır ya…

“-Âh keşke!” diye başlayarak sonunu hiç getiremediğimiz cümleler…

Hayatımıza dokunan, karakterimizi şekillendiren, rûhumuzu okşayan insanlar…

KOCA YÜREKLİ ABLA

İşte böyle bir kişilikti Behtiye Genç Teyzemiz… Hayır hayır, sadece teyze değil, 75 yaşında koca yürekli bir ablamızdı! Öyle ki karşısında genç bir grup gördüğünde gözlerinin içi güler; söze, “Kızlarım, evlâtlarım!” diye başlayarak onların dikkatlerini çekip kalplerine dokunabilmek için okuduğu kitapları anlatır, roman kahramanlarıyla devam ederdi cümlelerine...

Sözü, Altınoluk ve Şebnem yazılarına getirir; kendisini dinleyenlerin gönüllerine, ilmek ilmek işlerdi îmânı, inancı ve İslâm’ı… Ama bazen de birden irkilirdik onun ânî çıkışlarıyla:

“-Boş gözlerle bakmayın, gözünüz açık olsun. Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Her varlık, bir maksat uğruna yaratılmıştır. Başınıza gelen hâdiselerde, «Neden hep ben!» demek yerine arkasındaki sırrı görmeye çalışın. Yaşadığınız ufacık bir hâdisenin bile sırları vardır. Görmeyi bilmek lâzım!..” derdi.

 Sabah vakti uyandığı zaman:

“-Sabaha kavuşturan Rabbime hamd olsun. Allâh’ım bugün yapacağım her işi, atacağım her adımı, söyleyeceğim her sözü, Senin rızân için yapabilmeyi bana nasîb et.” diyerek güne başlardı.

75’LİK GENÇ KIZ

Hayatı hep bir program üzereydi. Haftanın yedi günü, kimlere gidilecek, nerede sohbet olacak, hangi unutulan kişi ziyaret edilecek belirler ve mutlaka bunları takvimindeki yerine yazardı. Öyle ki cenazesi olanı, ihtiyaç sahibi kişileri hep ondan öğrenirdik. Dur durak bilmeyen çalışma azmi ile etrafındakileri de harekete geçirir, mutlaka fitili ateşleyen hep o olurdu. Nerede bir vakıf, dernek, okul-kreş çalışması var, karşımıza yine 75’lik bir genç kız çıkardı!

“-Bu saatten sonra olmaz!”, “Bizden geçti!” diyen teyzelerimize; “Benim daha yaşım küçük, hem beni kim dinler ki?” diye hayıflanan genç kızlara:

“-Hizmet etmenin yeri, yaşı ve zamanı yoktur!” diye cevap verirdi.

 İGEDER gezileriyle başlayan sohbetlerinde kendinizi Kudüs’te Mescid-i Aksâ surlarında; mübârek Mekke-Medîne topraklarında, peygamber ve evliya türbelerinde bulur, onların kıssalarıyla yoğrularak zamanın nasıl geçtiğini fark edemezdiniz.

“-Evlâtlarım, gerekirse kuru bir ekmek yiyin, ama Allâh’ın kâinattaki hazinelerini gezin, görün ve ibret alın. İnsanı, kâinâtı okuyun, ama sadece kitaplarla değil, gezip görerek...” diye sürekli etrafındaki insanlara nasihatlerde bulunurdu.

SEVGİNİN ÇÖZEMEDİĞİ DERT YOKTUR

Her kesimden insanı birleştirebilen câzibedâr sohbet halkaları ile “Bâr olma, yâr ol!” prensibine müşahhas bir misaldi sanki… Hayat felsefesini, sevgi ve duâ üzerine kuran ablamız, bütün sohbetlerinde:

“-Sevginin çözemediği dert yoktur. Eşinizi, âilenizi çok sevin, onları sevindirin.” der, duâ isteyenlere ânında karşılık verirken her dâim ön yargılardan uzak durmamızı ve bol bol sadaka vermemizi tavsiye ederdi.

İlme, irfâna, edebiyat ve sanata olan düşkünlüğünü; inandığı değerlerle birleştiren Behtiye Teyzemiz, tatlı dili ve güler yüzü ile herkesin sevgisini kazanmıştı. Mürşidine olan bağlılığı ve gönlünden hiç eksik etmediği çalışma ve hizmet ateşi; hem Mersinli ihvâna, hem de bütün kardeşlerine bıraktığı en güzel mirastı. Mekânın Cennet olsun Genç teyze… Allah rızâsı için rûhuna el-Fâtiha.

Kaynak: Ayşe Şahin-Dilek Şeneldir, Şebnem Dergisi, Sayı: 189

İslam ve İhsan

DÜNYA HAYATI BİR RÜYADAN İBARETTİR

Dünya Hayatı Bir Rüyadan İbarettir

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.