8 Asırlık Cami Türkiye’de İlk Kez Kullanılacak Yöntemle Korunacak

Sivas Ulu Camii'nin 117 santimetre eğime sahip minaresi Türkiye’de ilk kez kullanılacak yöntemle korunacak.

Sivas’ta 1197 yılında Anadolu Selçuklu Devleti Sultanı 2. Kudbeddin Melikşah döneminde Kızılarslan bin İbranim tarafından Kul Ahi’ye yaptırılan Sivas Ulu Camii, 117 santimetre eğime sahip minaresiyle dikkat çekiyor. Sürekli ölçümü yapılan ve her yıl 1 buçuk santimetre eğilen minare, uydu üzerinden takip ediliyor.

Sivas Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından korunması için projesi yapılan eser, Türkiye’de ilk kez kullanılacak bir yöntemle tedbir alınması hedefleniyor.

Türk ve İtalyan bilim adamlarının gözetiminde minarenin içerisine 40 metre uzunluğunda 8 çelik kazık yerleştirilecek olan minarenin uzun yıllar ayakta kalması hedefleniyor.

- Minaredeki yazılar da onarılacak

Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Sivas Vakıflar Bölge Müdürü Cemal Karaca, “Ulu Cami minaresinin eğimi 117 santimetre civarındadır. Bu eğime eski tabir ile ‘Şakül Doğrusu’ denir. Elimizdeki 130 yıllık fotoğraflara baktığımız zaman eğimin aynı şeklide devam ettiğini görüyoruz. Minarenin kendi haline terk edilmemesi gerekiyor. Minareyi camiden ayırarak ayrı bir proje çizdik ve yabancı bilim adamları ile bu projeye destek verdik. Fakat burada kuruldan minarenin üzerinde bulunan yazılara hiç dokunulmaması için kanaat getirdiler. Bizim ‘bisküvi’ dediğimiz yazıların altında bulunan harçlı kısımda ne yazdığını öğrenmeye çalıştık. Minarenin en üstünde Mülk Allah’ındır anlamına gelen ‘El Mülk-ü Lillah’ yazısını tespit ettik. Motiflerin üzerinde ki çiniler turkuaz ve mavi renklidir. Üzerindeki tabak şeklindeki çiniler ise yeşil renklidir.

Bunların tamamlanması anlamında taleplerimiz oldu. Hocalarımız, minarenin statiği açısından çok yerde bulunmayan bir sistem uyguluyorlar. Minarenin devrilmemesi için üsten sondalar ile delik açılarak 40’ar metre uzunluğunda dışarıdan gözükmeyen çelik bağlantılarla, zemin sağlamlaştırılacak. Minarenin iç duvar kalınlığı 80 santimetre civarındadır. Burası dualar ile ayakta duran bir yer ve bir an önce yapılması gerekiyor. Şu anda projemiz ve maliyetlerimiz hazır şekildedir. İnşallah Ankara’nın onayı ile minaremizi yaptıracağız." ifadelerini kaydetti.

Kaynak: Diyanet Haber

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.