Abdest Artığı ile Abdest Almanın Hükmü

Abdest artığı ile abdest almanın hükmü nedir? Abdest artığı ile abdest almak ile ilgili hadisler…

Humeyd el-Humeyrî radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre dedi ki:

Ebû Hüreyre gibi dört yıl Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sohbetinde bulunmuş, bir zatla karşılaştım, şöyle dedi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kadının, erkeğin artığı ile erkeğin de kadının artığı ile yıkanmasını men etti, dedi. (Müseddet) rivâyetinde (kadın erken beraberce avuşlasınlar) ibaresini ziyade etti. (Ebû Dâvûd, Taharet, 40/81; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, n. 239)

Hadisin Açıklaması

Zikredilen bazı hadislerde kadının artığı ile gusül edilip, abdest alınabileceği bildirildiği halde, bu hadiste nehy ediliyor. Bu hadisler arası şöyle telif edilmiştir. Eğer kadın gusül ederken ve abdest alırken bedeninde kullandığı su, kaptaki suyun içine dökülürse kaptaki su kullanılmış suyun karışmasıyle temizleyici olmak özelliğini kaybetmiş olur. İşte böyle hallerde kadın erkeğin artığı ile, erkek te kadının artığı ile abdest alamaz, gusül edemez. Bu ihtilaf edilen husus kaptaki suyun elle alındığı ve avuçlandığı, kullanılmış su üstü açık suya karışma ihtimali olduğuna göredir.

Soba kazanlarında, ibriklerde bulunup, yarısı ile erkek diğer yarısı ile de kadının veya yarısı ile kadın, diğer yarısı ile de erkeğin abdest alması ve gusül etmesi bu ihtilafın dışında kalır. Çünkü, kaptaki suya el sürülmemiştir. Kullanılmış su olma ihtimali de yoktur. Hadis-i şerifin sonunda bir kolaylık tarif buyruluyor. Kadın ve erkeğin suyu bir anda avuçlamalarıdır. Eğer her ikisi suyu beraber avuçlarlarsa birbirlerinin artığı ile abdest alabilirler, gusül edebilirler. Çünkü, su hükmen hiç birinin artığı sayılmaz.

*

Hakem bin Âmr radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kadının abdest suyu artığı ile erkeğin abdest almasını men etti. (Ebû Dâvûd, Taharet, 40/82; Tirmizî, Ebvâb’ut-Tahâret, b. 47, n. 64, c. , s. 93; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, b. 34, c. 1, s. 133)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KARI-KOCANIN AYNI KAPTAN ABDEST ALMASI İLE İLGİLİ HADİSLER

Karı-Kocanın Aynı Kaptan Abdest Alması ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.