Abdestin 4 Farzı Nedir?

Abdest

Abdestin farzları nelerdir? Abdestin 4 farzını yazımızda okuyabilirsiniz...

Kur’an-ı Kerim’de abdestle ilgili ayetten de açıkça anlaşıldığı üzere abdestin farzları dörttür.

ABDESTİN 4 FARZI

Bunlar:

  1. Yüzü Bir Kere Yıkamak

Yüz, alnın en üst tarafında saç bittiği yerden çene altına kadar ve iki kulak yumuşakları arasında olan yerdir.

Sık olan sakalların yalnız üstünü yıkamak yeterlidir. Sakal seyrek ise altındaki cildin de yıkanması lazımdır. Bıyık ve kaşlar hakkındaki hüküm de böyledir.

Sakalın altındaki deri görülmüyorsa o sakal sıktır. Deri görülüyorsa seyrektir.

Yüzü yıkarken kirpikler ile göz pınarlarının da yıkanması gerekir. Gözün içini yıkamak gerekmez.

  1. Elleri ve Kolları Dirseklerle Beraber Bir Kere Yıkamak

Dirseklerin daha yukarısının yıkanması gerekmez. Parmakların olduğu taraftan başlayıp dirseklere doğru yıkamak sünnettir. Dirseklerden başlayıp parmakların tarafına doğru yıkamak caiz ise de sünnete uygun değildir.

  1. Başın Dörtte Birini Mesh Etmek

Mesh etmek, başka bir yerde kullanılmayan yaşlığı bir yere değdirmek demektir. Kolları yıkadıktan sonra ondan arta kalan yaşlıkla başın mesh edilmesi caiz olmaz. Çünkü bu su, kullanılmıştır. Başın mesh edilmesi için yeni su alınması lazımdır.

Başta mesh edilecek yer, iki kulağın üst tarafında kalan yerdir. Buranın dörtte birini mesh etmek yeterlidir. Kulaklardan aşağı sarkan saçların üzerine mesh edilmez. Böyle saçlar başın üstünde topuz yapılmış olsa bile yine mesh edilmez.

  1. Ayakları Topukları ile Beraber Bir Kere Yıkamak (Şafiilere göre abdestin farzları altıdır: 1. Niyet etmek, 2. Yüzü Yıkamak, 3. Elleri dirseklerle beraber yıkamak, 4. Başı mesh etmek, 5. Ayakları yıkamak, 6. Bu organları bu sıraya göre yıkamak.)

Ayakların iki tarafında çıkıntı hâlinde bulunan kemiklere “Topuk” denir. Ayakları yıkarken topukları da yıkamak lazımdır. Bunların yukarısını yıkamak gerekmez.

Abdestte ayakları yıkamak farzdır. Çıplak ayaklara mesh etmek caiz değildir. Ayaklara çıplak olarak mesh edileceğini iddia edenler, abdestle ilgili ayette وَاَرْجُلَكُمْ kelimesini بِرُؤُ۫سِكُمْ kelimesine atfederek وَاَرْجُلَكُمْ’ün lâm’ını esre okumakta ve buna dayanarak da ayakların çıplak olarak mesh edilmesi gerektiğini söylemektedirler.

Hâlbuki وَاَرْجُلَكُمْ kelimesinin lâm harfi hem “üstün”, hem de “esre” olarak okunmaktadır. Yani her ikisi de kıraattir. “Üstün” okunduğu takdirde ayet,

“Ayaklarınızı da yıkayın”, “esre” okunduğu takdirde ise “ayaklarınızı da mesh edin” manalarını ifade eder.

Bu manalardan hangisi doğrudur? Fıkıh usûlünde belirtildiği üzere birden çok manaya ihtimali olan “nass”lar mücmeldir. Abdest ayetindeki وَاَرْجُلَكُمْ kelimesi de böyledir. Mücmel olan bu ayetten hangi mana kastedilmiştir? Yani, abdestte ayakların yıkanması mı, yoksa mesh edilmesi mi emredilmiştir.

Bunu açıklayan bir delilin bulunması lazımdır. Yoksa iki manaya gelen ayetin, bir delile dayanmadan ayakların yıkanmasını ifade eden manasını bırakarak diğer manasını tercih edip çıplak ayaklara mesh edilmesine hükmetmenin ilmî bir dayanağı olmaz.

Kur’an’dan sonra dinî hükümlerin dayandığı ikinci delil, hiç şüphesiz peygamberimizin sünnetidir. Bu sebeple abdestte ayakların yıkanması veya mesh edilmesi hususundaki hükmün, sünnetle açıklanması gerekmektedir.

Hem fiili, hem de kavli sünnete baktığımız zaman, Peygamberimizin (s.a.s.) abdestte ayaklarını yıkadığı tevatüren sabit olduğu hâlde, çıplak ayakları mesh ettiğine dair hiçbir sahih rivayetin bulunmadığı görülmektedir. (Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’ân, II, 345.)

Hatta Peygamberimiz (s.a.s.), abdestte ayaklarını yıkarken bir kısmını kuru bırakan Sahabileri, “وَيْلٌ لِلْاَعْقَابِ مِنَ النَّارِ = Vay şu ökçelerin ateşten hâline” (Buhârî, “Vudu’”, 29, Müslim, “Tahâre”, 9, Tirmizî, “Tahâre”, 31) buyurarak uyarmış, abdest alan bir kimsenin ayağında tırnak kadar bir yeri ıslatmadığını görünce, “Dön abdestini güzel al” buyurmuş, o kişi de dönüp ayağının her tarafını iyice yıkadıktan sonra namazı kılmıştır. (Müslim, “Tahâre”, 10, Ebû Dâvûd, “Tahâre”.)

Peygamberimizin (s.a.s.) sözleri ve abdestte bizzat ayaklarını yıkamış olması, ayetten kastedilen hükmün, “abdestte ayakların yıkanması gerektiğini” açıkça göstermektedir. “Cerr” kıraatine dayanarak abdestte ayakların mesh edilmesi gerektiğini iddia etmenin hiçbir geçerliliği yoktur.

Kaldı ki abdest, daha önce Mekke’de “Vahy-i gayr-i metlüvv” (Kelimeler hâlinde okunmadan doğrudan doğruya peygamberin kalbine indirilme) ile farz kılınmış ve daha sonra Medine’de bu ayetle takrir edilmiştir.

Çünkü abdest, müstakil bir ibadet olmayıp namaza tabi olduğundan zamanla ihmal edilerek şartlarının gereği gibi yerine getirilmemesi ihtimaline karşı “vahy-i metlüvv” ile takrir ve tespit edilmiştir. (Dürerü’l-hükkâm şerhü gureril-ahkâm, I, 7.)

Ayakların yıkanmasında اِلَى الْكَعْبَيْنِ kelimesi ile topuklarla sınırlandırılması da ayakların yıkanacağını göstermektedir. Çünkü meshte “şuraya kadar” diye bir sınırlama söz konusu olamaz.

Ayrıca en çok yıkanıp temizlenmesi gereken ayakların abdestte yıkanmaması, İslam’ın temizlik anlayışı ile bağdaşmadığı gibi, abdest ayetinin sonundaki “Allah size sıkıntı vermek istemez, ama sizi tertemiz yapmak ister” diye açıklanan temizlik hikmetine de tamamen aykırıdır.

Eğer ayetten ayakların mesh edilmesi kastedilseydi, başın meshinde yalnız بِرُؤُ۫سِكُمْ zikredildiği gibi, ayaklarda da sadece وَاَرْجُلَكُمْ demek yeterli olur, اِلَى الْكَعْبَيْنِ kaydına gerek kalmazdı.

Bütün bunlardan açıkça anlaşılıyor ki ayet-i kerime her ne kadar mücmel ise de ayakları yıkamanın farz olduğu hususunda muhkemdir.

Yalnız topuğu veya ayağının bir kısmı ile topuğu kalacak şekilde ayağı kesik olan kimsenin, kalan kısmı yıkaması gerekir.

Kolu kesik olan kimse de bu kolunu yıkamaz. Dirsek veya dirsekle beraber kolunun bir kısmı kalmışsa kalan yerlerin yıkanması lazımdır.

Abdestte yıkanması gereken organlarda suyun deriye ulaşmasına engel olan hamur, mum ve çapak gibi şeylerin giderilmesi gerekir. Suyun geçmesine mani olacak şekilde tabaka oluşturan oje, ve boya da aynı hükümdedir.

Suyun geçmesine engel olmayan kına ile boyacının tırnağında kalan boyalar, zarurete binaen abdeste mani değildir.

Parmaklar, aralarına suyu geçirmeyecek şekilde bitişik ise suyun, parmakların arasına ulaştırılması lazımdır.

Parmakta bulunan dar yüzüğün hareket ettirilerek suyun altına ulaşması sağlanmalıdır.

Abdest aldıktan sonra saçlar tıraş edilse başa yeniden mesh etmek gerekmediği gibi, abdest aldıktan sonra sakal, bıyık ve tırnakların kesilmesi durumunda da bunların tekrar yıkanması lazım gelmez.

Abdest organlarında bulunan yaranın yıkanması zararlı olursa ilaç üzerine su akıtılır. Bu da zarar verirse yara üzerine mesh edilir. mesh etmek de zararlı ise terk edilir.

Gözü hasta olan kimsenin gözüne suyun zarar vereceği kendi tecrübesiyle bilinir veya bunu uzman Müslüman bir doktor bildirirse, hastalığı devam ettiği sürece gözüne su değdirmez.

Abdestte vacib yoktur.

Kaynak: İslam İlmihali, Diyanet