Abdestten Şüphe Duymak ile İlgili Hadisler

Abdestten şüphe duymak abdesti bozar mı? Namazda abdestten şüphe duymak / etmek ile ilgili hadisler...

Said bin Müseyyeb radıyallahu anh’dan ve Abbâd bin Temim’den, her ikisi de Abbâd’ın amcasından rivâyet ettiklerine göre şöyle demiştir:

Bir şahıs namazda oturağında kıpırtı bulur da (Abdest hakkında) şüpheye düşerse diye, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e şikâyet olundu. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem “Ses işitmedikçe veya koku duymadıkça namazı bozmasın.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 68/176; Buharî, Kitâb’ut-Tahâret ve Büyu, b. 4, s. 43, c. 1; Müslim, Kitâb’ut-Tahâret, b. 26, n. 361, s. 276, c. 1; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, n. 160; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, b. 74, n. 513, s. 171, c. 1)

*

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Biriniz namazda iken oturağında kıpırtı hissedip abdesti bozuldu mu? Bozulmadı mı? Bilemez. Müşkül durumda kalırsa, ses işitip veya koku duyuncaya kadar namazı bırakmasın.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 68/177; Müslim, Kitâb’ut-Tahâret, b. 26, n. 362, s. 276, c. 1; Tirmizî, Ebvâb’ut-Tahâret, b. 56, n. 75, s. 109, c. 1; İbn-i Mhace, Kitâb’ut-Tahâret, b. 74, n. 516, s. 172, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Namaz kılarken veya abdestli iken oturağında hissedilen hareket abdesti bozmayacağı gibi, namazı da bozmaz. Çünkü; bu hareket abdesti bozan yellenme değildir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e bu hareketin abdesti bozup bozmadığı sorulmuş, Efendimiz de cevap olarak abdesti bozacak yellenmenin iki alametini talim buyurmuştur. O iki alâmetten birisi sesin duyulması, öbürü de kokunun duyulmasıdır. Bunlardan birisi bulunursa, abdesti ve namazı bozulur. Bu hüküm yalnız namaz içerisinde değil, namaz haricinde de böyledir.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ÖYLE BİR ABDEST AL Kİ HİÇ BOZULMASIN

Öyle Bir Abdest Al ki Hiç Bozulmasın

ABDEST NASIL ALINIR?

Abdest Nasıl Alınır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.