Abdullah Bin Zübeyr’in (r.a.) Şehâdeti

Sahabiler

Emevî hânedanına karşı halifeliğini ilân eden ve abâdileden biri olan sahâbî, Abdullah Bin Zübeyr’in (r.a.) şehadeti.

Hazret-i Zübeyr’in oğlu Abdullah Bin Zübeyr radıyallahu anh, geceleri, kaim (namazda) gündüzleri saim (oruçlu), zâhid, âdil, bir zat-ı nadiru’l emsal olup annesi Esma binti Ebî Bekir radıyallahu anha’dır.

Müddet-i emareti dokuz senedir. Yetmiş üç yaşında, iken Haccac-ı Zalim’in askeri elinde şehit olmuştur. Radıyallahu anh.

ABDULLAH BİN ZÜBEYR (R.A.) NASIL VEFAT ETTİ?

Şöyle ki:

Haccac-ı Zalim’in askeri kırk bin kişi kadar olup Mekke-i Mükerreme’yi muhasara etmişti. Abdullah bin Zübeyr’in yanında ancak on bin kişiyi mütecaviz asker bulunup, açlıktan takatsiz kaldıklarından, on bin kişi Haccac’dan eman alarak dışarı çıktılar.

Abdullah bin Zübeyr radıyallahu anh validesi Esmâ’nın yanına vardı:

Valide nâs benden ayrıldılar. Yanımda çok az adamım kaldı. Onlar da pek az dayanabilirler. Düşman ise bana dilediğim kadar dünyalık veriyor. Senin re’yin nasıl? dediğinde validesi Esma radıyallahu anha da:

“Sen kendini daha iyi bilirsin. Eğer hak üzere isen ve nâsı Hakk’a davet ediyor isen bunu icrâ et ki bu yolda hayli ashâb maktul oldu. Ümeyye oğullarına kendini maskara etme ve eğer merâmın dünya ise sen ne fenâ adam imişsin ki hem kendini, hem de maiyyetindekileri helak etmiş olacaksın! Eğer «Ben Hak üzere idim, amma ashâbıma vehm (gevşeklik) gelince ben de zaif düştüm» dersen bu da ahrar (hür kişiler) ve ehl-i din işi değildir. Dünyada daha ne kadar kalacaksın? Ölüm daha iyidir” dedi.

Abdullah bin Zübeyr radıyallahu anh da:

“Benim de re’yim budur. Dünyaya aslâ itibar etmem ve etmedim. Sen benim basiretimi müzdâd eyledin. Bugün maktul olurum. Hüznün şiddetlenmesin. Oğlun bir emr-i münkeri ihtiyar eylemedi. Fuhşiyattan bir iş işlemedi. Cevr u gadr yoluna gitmedi. İndimde Rabb’imin rızasından daha şerefli bir şey yoktur. Ya Rab! Bunu tezkiyeği nefs için söylemiyorum. Ancak valideme taziyet ve tesliyet için söylüyorum” dedi.

Bunun üzerine Esma radıyallahu anha da:

Umarım ki sabr-ı cemîl üzere bulunurum, dedi. Ve oğluna dua ederek:

Ya Rab! Onu senin emrine teslim etdim ve hükmğü kazana razı oldum.” Oğlunu kucaklayıp öperken, eli onun zırhına dokundu:

Aa!.. Bu ne? Bu öyle fedailik yolunu seçenlerin işi değildir. Paçalarını sıva, merdâne hareket et!” deyince, Abdullah radıyallahu anh zırhını çıkardı. Haccac’ın bir fırka askerini kesip doğradılar. Fakat düşmana nisbetle, çok az olduklarından ric’at ettiler.

Abdullah bin Zübeyr ise aslan gibi kâh sağa, kâh sola seğirdir, mehâcimi geri püskürtür ve arkalarından kovalar, kimse yanına yaklaşamazdı.

Haccac-ı Zâlim, bu halden öfkelenerek atından indi. Askerini arkadan sürerek, Abdullah bin Zübeyr’in alemdarı üzerine hücum ettirdi.

İbn-i Zübeyr de alemdarın önüne geçerek aslan gibi üzerlerine hücum eyledi. Onlar da Haccac ile beraber geri çekildiler. Sonra Abdullah İbn-i Zübeyr, Makam-ı İbrahim’e gelip, iki rekat namaz kıldığı esnada, düşman tekrar hücum ile alemdarı şehit ederek, bayrağı aldılar.

Abdullah İbn-i Zübeyr de namazdan sonra ilerleyip sancaksız olarak kaplan gibi düşman üzerine hücum etti. O esnada yüzüne bir taş isabet etti. Yüzünden kan akmaya başladı. Yine şiddetle dövüşürken, düşman külliyetli olduğundan etrafını ihata ederek nihayet şehit eylediler. Radıyallahu anh.

Haccac ve Târık yanına gelip durdular. Tarık:

“Kadınlar bundan merd bir çocuk doğurmamıştır” deyince Haccac:

Sen Emirü’l Mü’minînin muhalifini medh mi ediyorsun? deyince Târık da:

Evet öyle olmaz ise biz mazur olmazdık. Zira yedi aydan beri, biz onu muhasara etdik. Askeri, kal’ası ve avanesi olmadığı halde, bize mukabil ve belki de bizden faik idi.” diye cevap verdi.

Târık ile Haccac’ın bu muhavereleri Abdü’l Melik’e baliğ olduğunda, insaf edip Tarık’a hak verdiği rivayet edilir.

Kaynak: Sâdık Dânâ, İslam Kahramanları 1, Erkam Yayınları