Hz. Adem’den (a.s.) Günümüze Kurban Yolculuğu
Kurban Allah’a yakın olmak demektir. Bu yakınlığı ifade etmek üzere kulun, malını canını Allah için feda etmeye hazır olduğunu sembolize eder. Bu haliyle o, insanlık tarihi kadar eski ve anlamı insanlık tarihi kadar derin bir ibadettir.
Hz. Âdem’den Hz. İbrahim’e uzanan bir zaman tünelinde anlamını bulur kurban. Sonraki asırlarda ve günümüzde de, aynı duygu ve yönelişler eşliğinde varlığını, ilahi yolculuğunu sürdürür ebedi âleme doğru. Hz. Adem ve çocuklarının hayatında “Allah rızasını gözetme”nin ifadesi olur. Hz. İbrahim ile oğlu İsmail’in hayatındaysa “Yüce Kudret’in takdirine razı oluşun ve teslimiyet”in.. O günlerden bu günlere, kulla Allah arasındaki bağlılığın farklı bir işareti olarak manevi bir iklim katar hayatımıza..
Kurbanın insanlık hayatındaki kutsal yolculuğu Hz. Âdem ile başlar. Allah Teala bize Hz. Âdem’in iki oğlunun kurban ibadetleri hakkında şu bilgileri vermektedir:
“Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden), "Yemin ederim ki seni öldüreceğim" dedi. Diğeri de (senin kurbanın kabul edilmemesinde benim ne suçum var?) "Allah ancak takvâ sahiplerinin (ibadetlerini) kabul eder" dedi” (Maide, 5/27).
İLK KURBAN
Hakkında kısa bir hatırlatma yapılan, yeryüzündeki bu ilk kurban ibadetinin arka planı dini kaynaklarımızda etraflıca anlatılır. Hz. Âdem’in iki oğlu Hâbil ve Kâbil, Allah’a, bağlılıklarını ifade etmek üzere, kurban takdim ederler. Hâbil, kurban için mallarının arasından en iyi ve gösterişli olanı seçer. Kâbil ise en kötü ve cılız olanı.. Üstelik onu da gönül rızasıyla seçmemiştir. Bunun üzerine Allah Teâla Hâbil’in kurbanını kabul eder; çünkü o, bu ibadeti gönül hoşnutluğu içinde, Allah’ın rızasına ermek üzere yapmıştır. Gönül rızasıyla ve en güzel şekilde Allah’a yönelmeyen Kâbilinki’ni ise kabul etmez. Zira Allah “ancak takva sahiplerinin, yani O’nun rızasını gözetenlerin ibadetlerini kabul edeceğini” belirtmiştir.
Âdemoğlunun kurban ibadetiyle yakın bir ülfet ve muhabbet kurmasına, gönül dünyasında kurbana manevi ve ilahi bir yakınlık duymasına vesile olan bir diğer hadiseye Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’in hayatında şahit oluruz. Bu hadise, insanoğlunun kurbanla imtihanıdır.
HZ. İSMAİL’İN (A.S.) İMTİHANI KUR’ANDA NASIL ANLATILIYOR?
Bir babadan, oğlunu kurban etmesi istenmektedir. Allah Teala, Hz. İbrahim’den oğlu Hz. İsmail’i kurban etmesini emretmiştir. Allah Teala’nın bu isteğine Hz. İbrahim ve İsmail, derin bir teslimiyet gösterir. Şeytan’ın onca vesvesesine rağmen, ne baba ne de oğul bu emri yerine getirme konusunda en ufak bir şüphe ve tereddüt gösterir. Ve nihayetinde biri evladı, diğeri canı ile imtihan edilen bu iki peygamber Yüce Mevla tarafından, selamlar eşliğinde büyük bir kurbanla mükâfatlandırılır. Hz. İbrahim ve oğlu Hz İsmail Allah’a derin bir sadakat göstermiş, buna karşılık Allah Teala da Hz İbrahim’e, oğlunun yerine kurban edilmek üzere iri bir koç hediye etmiştir. Bu ağır imtihan Kur’an-ı Kerim’de şöylece anlatılır:
“İşte o zaman, Biz ona hilim sahibi bir oğul müjdeledik. Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince (babası): ‘Yavrucuğum, rüyada seni kurban ettiğimi görüyorum; bir düşün ne dersin?’ dedi. O da cevaben: ‘Babacığım, sen emrolunduğun şeyi yap! İnşallah beni sabredenlerden bulursun!’ dedi. Her ikisi de teslim olup, (İbrahim, oğlunu) alnı üzerine yatırınca: ‘Ey İbrahim, rüyayı gerçekleştirdin. Biz ihsan sahiplerini böyle mükâfatlandırırız. Bu gerçekten çok ağır bir imtihandır.’ diye seslendik. Biz oğluna bedel, O’na büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: ‘İbrahim’e selam olsun’ dedik. (İşte) biz, ihsan sahiplerini böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandı”(Saffat, 37/101-111).
KURBAN, HZ.İBRAHİM'İN SÜNNETİDİR
Böylece kurban, İbrahimî teslimiyet ve İsmailî sabrın ilahi tasdike uğramış en canlı ve kutsal ifadesi olmuştur. Kurbanın Allah’a bağlılığı ve teslimiyeti ifade edişi bir kez daha ve fakat bu sefer daha kuvvetli bir şekilde vurgulanmıştır. Hz. Peygamber de bu vurguya dikkat çekerek şöyle buyurur:
“Kurban, babanız İbrahîm’in sünnetidir (ondan beri devam eden bir ibadettir)” (İbn Mâce, Edāhî, 3).
Hz. Adem’in hayatında başlayıp oradan Hz İbrahim’e uzanan kurban ibadeti, günümüze kadar her dönemde ve hemen her ümmet için bir ibadet şekli olarak varlığını sürdüre gelmiştir; ki ayet-i kerimede bu durum şu ifadelerle dile getirilir:
“Biz her ümmete (gönderdiğimiz dinde), kendilerine rızık olarak verdiğimiz behimeler (dört ayaklı çift tırnaklı o belli hayvanlar) üzerine Allah’ın adını anıp kurban kesmeyi vecibe kıldık” (Hâc, 22/34).
Kaynak: Dr. Recep Özdirek, Kurban İbadeti, Erkam Yayınları
YORUMLAR