Âdiyât Suresi 10. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Âdiyât Suresi 10. ayeti ne anlatıyor? Âdiyât Suresi 10. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Âdiyât Suresi 10. Ayetinin Arapçası:

وَحُصِّلَ مَا فِي الصُّدُورِۙ

Âdiyât Suresi 10. Ayetinin Meali (Anlamı):

Göğüslerde bulunan sırlar ortaya serilecek?

Âdiyât Suresi 10. Ayetinin Tefsiri:

Bir gün gelecek, kabirlerdeki ölüler diriltilip kaldırılacak. Sadece ameller değil, göğüslerde saklı olan bütün duygular, düşünceler, niyetler bile çıkarılıp ortaya serilecek. Dünyada her şeylerinden hakkiyle haberdar olan Rableri, o gün bu haberdârlığını açıkça ilan edecektir. Böylece herkes düşünüp niyet ettiğinden başlayarak tüm yaptıklarının hesabını verecek ve karşılığını görecektir. Böyle geleceği kesin bir gün ve kaçınılmaz bir son varken, insanın nankör ve cimrilikte devam etmesi olacak şey değildir. Böyle gâfil insanlar, bu mezmûm sıfatlarından derhal sıyrılıp Rabbini tanıyan, varlığını O’na kulluğa adayan, cömert, şükür ehli, hak ve hakîkat sevdalısı, cennet yolcusu birer kul olmak için gayret etmelidirler.

Bu âyetlerden şu öğüdü almak gerekir: “Ey insan, sen dünya menfaati hırsıyla hak ve iyiliğe karşı gelmek için sînende türlü hisler besler, faydasız şeylere hazırlanır, kabirler bina eder, tabut satın alır, kefen dokur biçersin. Bunların hepsi kurtların hissesidir. Hani Rabbinin, Rahmân olan Allah’ın hissesi nerede? Bir kadın bile hamile olduğu zaman çocuğuna giyecek hazırlar. O kadına: «Senin çocuğun yok, bu hazırlık nedir?» denecek olsa «Yarın karnımdaki deşilip çıkacak değil mi?» der. Rabbin de sana: «Bu yerin karnındakilerin hepsi deşilecek değil mi? Hani hazırlık?» buyurur.” (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXXII, 65)

Şimdi o kıyâmet gününün son derece dehşetli manzaralarını seyrettirmek üzere Kâria sûresi geliyor:

Âdiyât Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Âdiyât Suresi 10. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.