Ağlama Çeşitleri

Varoluşumuzdaki ağlama çeşitleri nelerdir? İşte ağlama çeşitleri...

Her şeyden önce şunu ifade etmek isteriz: Ağlama kimyası itibariyle temelde çeşitli boyutlarda tezahür eder:

-Ruhun ağlaması,

-Nefsin ağlaması,

-Cismin ağlaması 

-Kökeni belirsiz ağlama,

- Ve sahte ağlama olmak üzere, beş tür ağlama var.

Yani çeşit çeşit ağlama var… Ağlamanın insan varoluşundaki diğer türevlerine gelince, görebildiğimiz kadarıyla bu keyfiyet şöyledir: Daha doğrusu konuyu sahneleştirerek nazara vermek ve bu şekilde tefekkürlerimizi kışkırtmak istiyorum. Şimdi bu ağlama yelpazesini örneklerle müşahhas hale getirip anlamaya çalışalım.

- Hastanede ziyaret ettiğimde; annesi, ameliyat olmuş oğlunun başında, sessiz sessiz ağlıyordu. Annenin merhamet ağlaması… Asl’ın fer’inden kopuş acısı mıydı bu acaba?

- Ahmed’e gittim, babası ölmüştü. Başın sağ olsun dedim ama o, sürekli ağlıyordu. Acaba bu, bir tür fer’in asl’ından kopuş ağlaması mıydı?

- Ortaokul yıllarında mahallemizin bekçisi günlerce ağlamıştı. Meğer tek rakamla milli piyangodan büyük ikramiyeyi kaçırmış, ona ağlıyordu. Acaba haram yiyemediğine mi ağlıyordu. Bilemiyorum… Ama üzüldüm bu ağlamaya…

- Sürgünde uzun yıllar gurbet yaşayan eski tüfek bir sosyalist (Sarp Kuray), anavatanına dönünce, havaalanında o da gözyaşlarına boğulmuştu. Fıtratı, gözyaşlarıyla ona acaba Allah’ın varlığını mı veya maddî planda da olsa aslını mı hatırlatıyordu? Siz ne dersiniz?

- Peygamberimiz (sav) ‘Ağlayamı­yorsanız hüzünlenin, zira “İnne’l-hüzne mine’l-büka”; “Hüzünlenmek ağlamaktan sayılır” diyordu. Bir başka hadiste de “Tetebâkû” diyordu,[1] yani “Ağlayamazsınız bile ağlıyormuş gibi taklidî olarak ağlayın” diyordu. Yani gözyaşı ne kadar güzel ki, taklidi bile güzel!.. Acaba hakikatı nasıl?

- Ünlü İslam komutanı Ebu Said Dahhak (ö.11/632)[2] hariç, herkes bu dünyaya ilk adımını ağlama performansıyla atıyor. Fıtratın en saf merkezi, henüz doğmuş masum bebek… O, sıfırda yaşıyor, zaman ve âlem hakkında bilgisiz, tecrübesiz, Allah’tan (cc) yeni gelmiş ve tam saf!.. Niye ağlıyor ki… Evet, o saflık içinde tüm bebekler ağlıyor. Acaba ağlamak saflaştırıyor mu? Veya saflık mı ağlatıyor? Sanırım bunu da epeyce bir düşünmeli…

- Mide kanserinin son aşamasındaydı. Şiddetli acı çekiyordu… Sabretmek adına ağlamıyordu, gülümsüyordu. Ama vücudu ağrıyordu/ağlıyordu. Gülümsemesi işte bu ağlamasının içinden çıkıp geliyordu.

- Torunu Kamil evlenirken, babaannesi hem gülüyordu hem de ağlıyordu. İkisi aynı andaydı.

- Hallac (ks) (309/922) idam edilmeye götürülürken taş atıyorlardı, o da bu duruma gülüyordu. Derken kalabalığın içinden Allah (cc) dostu Şiblî (ks) (334/946) Hazretleri taş yerine, kırmızı bir gül attı. Taşlara gülen Hallac (ks), gül atılınca ağladı. Hallâc (ks) acaba niçin ağlanacaklara gülüyor, gülüneceklere de ağlıyordu?

- Suriye’de kan, ateş, intikam ve ölümden kurtulan Suriyeliler de Türkiye’ye giriş yaparken ağlıyordu. Ağlamaları terk-i vatandan mıydı? Yoksa savaş ve kandan kurtulmaktan mı? Allah (cc) yardımcıları olsun.

Dipnotlar: 1) İbn Mace, Zühd, 6; Müslim, Cihad, 58. 2) İsmail Lütfi Çakan, “Dahhak b. Süfyan”, DİA, c. 8, s. 411-412.

Kaynak: Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu, Altınoluk Dergisi, Sayı: 395

İslam ve İhsan

AĞLAMANIN ANLAMI NEDİR?

Ağlamanın Anlamı Nedir?

AĞLAMAKLA İLGİLİ HADİSLER

Ağlamakla İlgili Hadisler

ALLAH İÇİN AĞLAMANIN DEĞERİ

Allah İçin Ağlamanın Değeri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.