Ahirete İnanmak İmanın Şartlarındandır

Ahirete iman, imanın 6 şartından biridir. Peki ahirete iman nedir? Ahiret hayatının safhaları nelerdir?

Sözlükte son, sonra olan ve son gün anlamına gelen ahiret kelimesi,“bu dünyanın sonu ve yeniden dirilişten sonraki sonsuz hayat”ı ifade eder.Âhirete iman pek çok âyet-i kerimede zikredilir. Neml Sûresi, 3. âyette şöyle buyrulur:

     “(O mü’minler ki) namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir ve ahirete de kesin olarak inanırlar.”

İsrafil’in (aleyhisselâm) sûr adı verilen alete üflemesiyle kıyamet kopacak ve yaşadığımız bu dünya hayatı son bulacak. Ardından İsrafil (aleyhisselâm) sûra ikinci kez üfleyecek ve insanlar yeniden diriltileceklerdir. Yeniden diriltilmeyle başlayan bu hayat, âhiret hayatıdır. Sonrasında yeryüzünde yaşamış bütün insanlar bir araya toplanacak (mahşer); insanlar yapıp ettiği her şeyden hesaba çekileceklerdir (mizan). Ardından sonsuz bir cennet ve cehennem hayatı başlayacaktır. Buna göre ahiret, sûra üfürülme, insanların yeniden diriltilmeleri, mahşerde toplanmaları, herkese dünyada işlediklerinin yazılı olduğu amel defterlerinin verilmesi, amellerin değerlendirilmesi, bu dünyadaki işlerden dolayı herkesin hesaba çekilmesi, şefaat, sırat, cennet ve cehennem hayatı gibi olay ve aşamaları kapsamına alır.

     Ahiret kelimesi, Kur’an’da 110 yerde geçer. Bunların çoğunda da dünya hayatıyla karşılıklı olarak zikredilir. Ahiret hayatıyla dünya hayatı arasında sıkı bir bağ olduğu vurgulanır. Bu ayeti kerimelerde dünya hayatının geçici, ahiretin ise ebedi olduğu hatırlatılır. Dünya hayatının geçici zevklerine aldanmama ve ahiret saadetini tercih etmek hususunda insanlar ikaz edilir.

     “... Şüphesiz bu dünya hayatı geçici bir eğlencedir.Ama ahiret, gerçekten kalınacak bir yurttur.”[1]

     Ahirete iman etmek, iman esaslarından olup, genellikle Kur’an’da “el- yevmü’l-âhir = son gün” şeklinde, Allah’a imanla beraber zikredilmiştir. Bu durum bize ahiret inancının ehemmiyetini gösterir. Allah’ın varlığına ve insanlara peygamberler gönderdiğine inanmak, insanın sorumlu bir varlık olduğuna inanmayı da gerektirir. İnsandaki sorumluluk duygusu da onu, yaptıklarının karşılığını alacağı ahiret hayatına inanmaya sevk eder.

     Ahirete inanmayan kimseler, Kur’an ayetlerini inkâr ettikleri için kâfir olurlar. “..Kim, Allah’ı, meleklerini, kitaplarını ve peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, o tam manasıyla sapıtmıştır.”[2]mealindeki ayet, bunu açıkça ifade eder.

     Kur’an’da ahiret ve ahiret hayatı ile ilgili verilmiş olan pek çok isim vardır. Bu isimlerden bazıları şunlardır: el-yevmü’l-âhir (son gün, ahiret günü), yevmü’l-bas (diriliş günü), yevmü’l-kıyame (Kıyamet günü), yevmü’d-din (ceza ve mükafat günü), yevmü’l-hisab (Hesap günü), yevmü’t-telâk (Kavuşma günü), yevmü’l-hasre (Hasret ve pişmanlık günü).

     Ahiret ve ahiret hayatındaki durumlar, aklın ve duyuların ötesinde ve gayba ait konular olduğu için gözlem ve deneye dayanan pozitif bilimlerle ve akıl yoluyla açıklanamaz. Metafizik hadiselerde yegâne bilgi elde etme aracı vahiydir. Kur’an’da ve sahih hadislerde ne haber verilmişse, onunla yetinilir. Bunun ötesinde akli ve mantıki bir yoruma gidilemez.

     Âhiretteki durumların hiçbiri dünyadakine benzemez. İnsan aklının nispeten idrak edebilmesi için dünyevi durumlarla uhrevi durumlar arasında sadece benzerlik kurulur. Mesela “İsrafil sûra üfürecek, insanların amelleri tartılacak, herkesin defteri ortaya çıkacak” denildiği zaman, akla dünyada bilinen bir alet, bir market terazisi veya kâğıttan yapılmış bir defter gelmemelidir. Aynı durum,“İnsanlar dünya hayatında ilahi bir kamera önünde yaşarlar. Her insan bir hayat CD’si doldurur. Bu ilahi kameranın çektiği hayat CD’sini her insan kıyamet gününde seyredecektir.” sözleri de aynıdır. Kıyamet gününde olacak olanların gerçek şeklini ve içyüzünü ancak Allah bilir. Biz ahiret hayatına dair bilgileri Kur’an-ı Kerim’den ve Peygamber (sav)’in bize bildirdiklerinden öğreniriz.

[1] Mü’min Sûresi, 39. ayet

[2] Nisa Sûresi, 136. ayet

İslam ve İhsan

KISACA ALLAH'A İMAN NEDİR?

Kısaca Allah'a İman Nedir?

KİTAPLARA İMAN NE DEMEKTİR?

Kitaplara İman Ne Demektir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.