Âhirette Mutsuz Olmanın İlk Sebebi
Sâlih bir anne-babanın en belirgin özelliği nedir? Bir babanın en mühim vazifelerinden biri ne olmalıdır? Âhirette mutsuz olmanın ilk sebebi nedir?
Sâlih bir anne-babanın en fârik vasfı, güzel sözlerle ve sevindirici hediyelerle evlâtlarını küçük yaştan itibaren namaza alıştırmasıdır. Bir babanın en mühim vazifelerinden biri; evlâdının elinden tutup beraber camiye giderek, onu cemaate alıştırmasıdır.
Aksi hâlde unutmamalıdır ki;
En büyük ayrılık âhirette meydana gelecektir. Âhirette bedbaht olmanın ilk sebebi de, «namaz kılanlardan olmamak»tır.
Âyet-i kerîmede cehennemliklerin, «onları bu duruma düşüren sebepler» sorulduğunda ilk olarak;
“–Biz namaz kılanlardan değildik!” diyecekleri bildirilmiştir. (Bkz. el-Müddessir, 38-47)
Yine âhirette evlâtlar; kendilerine İslâmî terbiye vermeyen, namazı öğretmeyen anne-babalarından dâvâcı olacaklardır.
Kıssaya dönelim;
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, böyle kıymetli bir gönül sahibi olan mü’mine, toplumda basit bir mevkide olmasına hiç bakmaksızın, büyük bir alâka gösterdi. Ashâbın buna şaşırması üzerine de âyet-i kerîme nâzil olarak, âdetâ;
“Sizler de muâmelelerinizde; soyu, nesebi, içtimâî makam ve mevkii değil, takvâyı, Allah ve Rasûlü’ne muhabbeti, ibâdete olan samimî iştiyâkı tercih edin!” demiş oldu.
Hizmetkâr, efendisinden talepte bulunmuştu. Efendisi de kabul etmişti. Fakat neticede bir köle idi. İş-güç mazeret gösterilip, şartına riâyet edilmeme ihtimali vardı. Efendimiz, ona sahip çıktı. Onun arzusunun, efendisi tarafından göz ardı edilmemesi için dâimâ gözleriyle onu aradı, gelmediğinde sordu.
Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; sadece bu sahâbîyi değil, bütün ashâbını takip ederdi. Bu hem kardeşlik hukukuna hem de cemaatle namaza verdiği ehemmiyetin bir neticesiydi. Herhangi bir din kardeşini üç gün görememişse onu mutlaka sorardı. Uzaktaysa onun için duâ eder, evindeyse ziyaret eder, hasta ise şifâ dilerdi. (Bkz. Heysemî, II, 295)
Bir toplumun, beş vakit camide buluşup, hiçbir ayrımın ve ayrıcalığın olmadığı şekilde omuz omuza saf tutması da İslâm’daki sınıf farklarını eritme hedefinin bir yansımasıdır.
Cami, herkesin eşit olduğu tek bir mekândan ibarettir. Ön saflara, belirli bir zümre değil, camiye erken gelenler oturur.
Emniyeti sağlama mülâhazasıyla eklenen hünkâr mahfilleri bile, çok yakın tarihlerde yapılmıştır.
Kiliselerde ise ruhbanlara ait mahfiller, odalar ve oturma düzeninde, ruhbanların düzenlediği bir hiyerarşi vardır.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2024 Ay: Haziran, Sayı: 232
YORUMLAR