Ahkaf Suresi 29. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Ahkaf Suresi 29. ayeti ne anlatıyor? Ahkaf Suresi 29. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Ahkaf Suresi 29. Ayetinin Arapçası:
وَاِذْ صَرَفْنَٓا اِلَيْكَ نَفَرًا مِنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْاٰنَۚ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُٓوا اَنْصِتُواۚ فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا اِلٰى قَوْمِهِمْ مُنْذِر۪ينَ
Ahkaf Suresi 29. Ayetinin Meali (Anlamı):
Hani cinlerden bir grubu, Kur’an’ı dinlemeleri için sana yönlendirmiştik. Onu dinlemek üzere hazır hâle geldiklerinde, birbirlerine: “Susun, dinleyelim!” dediler. Okuman tamamlanınca da kavimlerine birer uyarıcı olarak döndüler.
Ahkaf Suresi 29. Ayetinin Tefsiri:
Resûlullah (s.a.s.) Taif seferinden üzgün olarak Mekke’ye dönerken yolda Batn-ı Nahle mevkiinde konakladı. Orada yatsı namazını kıldırıyorken bir grup cin gelip Efendimiz (s.a.s.)’in okuduğu Kur’an’ı dinlediler. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 167) müslüman oldular ve dönüp kavimlerini de Kur’an’a imana davet ettiler. Hâdise ile alakalı bütün rivayetler ittifakla cinlerin, orada Allah Rasulü (s.a.s.)’e kendilerini belli ettirmediklerini ve Efendimizin de onları fark etmediğini bildirir. Allah Teâlâ sonradan vahiy yoluyla onların Kur’an dinlediklerini haber vermiştir. Aynı hususa Cin sûresi 1-2. âyetlerde de yer verilmektedir.
Âyet-i kerîmeler cinlerin daha önce Hz. Mûsâ’ya ve diğer semavi kitaplara inandıklarını haber vermektedir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’i dinledikten sonra bunun da daha önceki peygamberlerin tebliğ ettiği aynı kelam olduğunu anlamışlardır. Bu sebepledir ki bu kitaba ve onu getiren Peygamber’e hemen iman etmişlerdir.
Cinlerin Peygamberimiz (s.a.s.)’e gelmeleri ve onu dinlemeleri ile alakalı sahih rivayetlerden anlaşılmaktadır ki, bu hadiseden sonra cinler, peş peşe heyetler halinde Allah Rasulü (s.a.s.)’in huzuruna gelmeye ve onunla yüz yüze sohbet etmeye başladılar. Bunlardan biri şöyledir:
Alkame şöyle anlatır: İbn Mesud’a:
“- Cin gecesi sizden biriniz Peygamberimiz’e arkadaşlık etti mi?” diye sordum.
“- Hayır” dedi, “Bir gece Mekke’de onu kaybettik. Her tarafta, derelerde tepelerde aradık. Acaba kendisine bir suikast mı yapıldı, yoksa bir şey mi oldu, dedik. O gece bir kavmin geçirebileceği en sıkıntılı bir gece geçirdik. Sabahleyin, Peygamber (s.a.s.)’in Hıra tarafından geldiğini gördük. Kendisine duyduğumuz üzüntüyü anlatınca şöyle buyurdu:
«- Bana cinlerin davetçisi geldi; beni yanlarına gitmem için çağırdı. Ben de gidip onlara Kur’an okudum.» Allah Resûlü (s.a.s.) bizi götürdü, cinlerin izlerini ve yaktıkları ateşlerin izlerini bize gösterdi.” (Müslim, Salât 150, 153; Tirmizî, Tefsir 46)
Yine rivayete göre, cinler Peygamber Efendimiz’den azık istemişlerdi. O da: “Elinize geçen, Allah adı anılarak kesilen her kemik size azıktır, onun üzerinde mutlaka bir parça et olur. Deve gübresi de hayvanlarınıza azıktır” buyurdu. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (s.a.s.): “Kemik ve deve gübresiyle taharetlenmeyiniz, çünkü bunlar cin kardeşlerinizin yiyeceğidir” buyurmuştur. (Müslim, Salât 153)
Kur’ân’da anlatılan bu cin kıssası ile Kur’ân’ın gerçekten Allah kelâmı olduğuna inanmayan müşrikler ve bütün inkârcılar azarlanıp kınanmaktadır. Çünkü başka bir âlemin varlıkları olarak cinler, Kur’ân’ı dinlemişler ve onun Allah katından gelmiş bir kitap olduğuna yakînen inanmışlardır. Halbuki müşrikler, özellikle Mekke müşrikleri insan cinsinden, kendilerine Kur’ân’ı getiren Peygamber (s.a.s.)’in cinsinden oldukları hatta onun dilini konuştukları halde Kur’ân’ın gerçek bir kitap olduğu hakkındaki şüphe ve yalanlamalardan bir türlü kurtulamamışlardır. Bu, onlar için büyük bir ibret tablosu değil midir?
Esas ibret tablosu ise gözlerinin önünde sonsuzluğa doğru uzayıp giden sınırsız gökler ve uzay boşluğunda insanın yaşaması için mükemmel bir mekan olarak düzenlenen yeryüzüdür. O halde:Ahkaf Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Ahkaf Suresi 29. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR