Ahzâb Suresi 25. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Ahzâb Suresi 25. ayeti ne anlatıyor? Ahzâb Suresi 25. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Ahzâb Suresi 25. Ayetinin Arapçası:

وَرَدَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْرًاۜ وَكَفَى اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ الْقِتَالَۜ وَكَانَ اللّٰهُ قَوِيًّا عَز۪يزًاۚ

Ahzâb Suresi 25. Ayetinin Meali (Anlamı):

Allah, inkâr edenleri tüm kin ve öfkeleriyle birlikte geri çevirdi; arzu ettikleri hiçbir iyiliğe nâil olamadılar. Allah, rüzgâr ve melekleri yardıma göndererek savaş hususunda mü’minlere yetti. Onların savaşmasına gerek kalmadı. Çünkü O, çok kuvvetlidir, mağlup edilemez bir kudrete sahiptir.

Ahzâb Suresi 25. Ayetinin Tefsiri:

Resûlullah (s.a.s.), Kurayza yahudileri ile, Kureyş ve müttefikleri Medine’ye hücum ettiklerinde bu saldırılara müslümanlarla birlikte karşı koyacakları hususunda bir anlaşma yapmıştı. Fakat bunlar, Hendek savaşının en kritik zamanında hıyânet ettiler. İçeriden düşmanları desteklediler. Medine’yi kuşatma altına alan düşman birlikleri çekilince, yahudiler hıyânet suçunun cezasını çekeceklerini anladılar. Derhal savaş vaziyetine geçip Medine civarındaki kalelerine çekildiler. Allah Resûlü (s.a.s.), düşman çekilince, müslümanlar daha dinlenmeden Kurayza üzerine yürüme emri verdi:

“–İşiten ve itâat eden herkes ikindi namazını Benî Kurayza yurduna varmadan kılmasın!” buyurarak yahudiler toparlanmadan harekete geçti. (Buhârî, Meğâzî 30) Kurayza oğullarının bulundukları kaleleri kuşatma altına aldı. Kuşatma 25 gün kadar sürdü. Sonunda Ensâr’ın ileri gelenlerinden Sa‘d b. Muaz (r.a.)’ı hakem seçip hükmüne razı olacaklarını bildirdiler. Eğer merhamet ummanı Efendimiz (s.a.s.)’in hükmüne razı olsalardı, belki o daha önce yine yahudilerden Benî Kaynuka kabilesine uyguladığı cezayı uygulayabilirdi. Sa‘d onlara kendi Tevrat şeriatlarının hükmünü uyguladı. Savaşa katılanların öldürülmesine, geride kalan kadın, çocuk ve yaşlıların esir edilmesine hükmetti. Onlardan 400 kadar savaşçı öldürülüp arazileri müslümanların eline geçti.

Unutmamak gerekir ki, İslâm’ın ve müslümanların gelişip büyümesi için bu tür dünyevî zaferlerin kazanılması, ganimetlerin elde edilmesi önemli olmakla birlikte, buna paralel olarak aynı seviyede veya daha ileri derecede nefislerle amansız bir şekilde mücâdele edilerek manevî zaferlerin kazanılmasına önem verilmelidir. Bu vesileyle buyruluyor ki:

Ahzâb Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Ahzâb Suresi 25. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.