Ahzâb Suresi 30. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Ahzâb Suresi 30. ayeti ne anlatıyor? Ahzâb Suresi 30. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Ahzâb Suresi 30. Ayetinin Arapçası:

يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرًا

Ahzâb Suresi 30. Ayetinin Meali (Anlamı):

Ey Peygamber hanımları! Sizden kim çirkinliği âşikâr bir günahla huzurumuza gelirse, onun cezası iki kat verilecektir. Şüphesiz bu, Allah için pek kolaydır.

Ahzâb Suresi 30. Ayetinin Tefsiri:

30. âyette yer alan اَلْفَاحِشَةُ (fâhişe) kelimesi, zinâ da dâhil olmak üzere hayasız, terbiyesiz, çirkin işleri ifade eder. Resûlullah (s.a.s.)’e baş kaldırarak, onu zor durumda bırakacak ve kederlendirecek hareketlerde bulunmak da bunun muhtevâsına dâhildir. Fakat buradaki ifade, Resûlullah (s.a.s.)’in hanımlarından birinin böyle bir edepsizlik yapmış olma ihtimali bulunduğu mânasına gelmez. Bilakis bu ikaz, onların mü’minlerin anneleri olduklarını unutmamaları gerektiğini, bu sebeple ahlâkî mes’uliyetlerinin büyük olduğu ve davranışlarının mükemmel, temiz ve saf olması lâzım geldiğini beyân eder. Nitekim Cenâb-ı Hak, Peygamberimiz (s.a.s.)’e hitap ederek: “Eğer Allah’a ortak koşarsan bütün amellerin kesinlikle boşa gider” (Zümer 39/65) buyurur. Elbette ki bu, Efendimiz (a.s.)’ın şirk koşma ihtimali olduğu anlamına gelmez; bilakis Peygamber (s.a.s.)’e ve bu vesileyle diğer müslümanlara, şirkin çok çok sakınılması gereken büyük bir günah olduğunu hatırlatır.

Bununla birlikte, Efendimiz’in eşleri faraza böyle bir suçu işleseler, Peygamber’in hanımı olmak gibi büyük bir makamda bulunmaları sebebiyle ve o makamın değerini zedelemenin bir bedeli olmak üzere, cezaları, diğer hür kadınlarınkinin iki katı olacaktır. Bu durumda Peygamber hanımı olmaları onları kurtarmayacak, sonsuz kudret ve kuvvet sahibi olan Allah onları hesaba çekip cezalandıracaktır. Buna mukâbil onlar günahtan uzak durup, Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederek sâlih ameller işledikleri takdirde de, yine bulundukları o yüksek makamın gereği olarak, diğer kadınlara göre iki kat mükâfat elde edeceklerdir.

Allah Teâlâ bu meseleyi böylece karara bağlamıştır. Çünkü:

Ahzâb Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Ahzâb Suresi 30. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.