Ahzâb Suresi 39. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Ahzâb Suresi 39. ayeti ne anlatıyor? Ahzâb Suresi 39. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Ahzâb Suresi 39. Ayetinin Arapçası:

اَلَّذ۪ينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللّٰهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ اَحَدًا اِلَّا اللّٰهَۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يبًا

Ahzâb Suresi 39. Ayetinin Meali (Anlamı):

O peygamberler ki, Allah’ın gönderdiği vahiyleri eksiksiz olarak tebliğ eder, yalnızca Allah’tan korkar ve Allah’tan başka hiç kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah yeter.

Ahzâb Suresi 39. Ayetinin Tefsiri:

Eğer bir şeyi Allah Teâlâ mübah ve helâl kılmışsa, hiç kimsenin, hiçbir örf ve adetin onu yasaklama hakkı yoktur. Peygamberin de bu hükme göre amel etmesinde bir zorluk bulunmamaktadır. Nitekim önceki peygamberler de Allah onlara neyi nasıl mübah kılmışsa ona göre davranmışlardır. Helâl hususlarda onlara da bir zorluk ve sıkıştırma yapılmamıştır. Mesela Hz. Dâvûd ve Hz. Süleyman gibi peygamberler, şeriatlerinin müsaadesiyle  pek çok evlilik yapmışlar, bu konuda onlara bir  yasak konmamıştır. Hz. Yahyâ ile Hz. İsa ise, evlilik kendilerine haram kılındığı için değil, evlenmek istemedikleri ve dinin de bu hususta farziyet bildiren bir hükmü bulunmadığı için evlenmemişlerdir.

Bu vesileyle âyetlerde peygamberlerin üç mühim özelliğine dikkat çekilir:

    Allah’ın gönderdiği vahiyleri, tâlimatları insanlara tebliğ ederler. Dolayısıyla onlar, ister hoşlarına gitsin ister gitmesin, kendilerine gelen ilâhî emirlerin hiç birini gizleme yetkisine sahip değildirler. Eğer bir âyet gizleyecek olsalar, elçilik vazifelerini yapmamış olurlar. (bk. Mâide 5/67)

    Sadece Allah’tan korkarlar. Yaptıklarının O’nun emrine uygun olmasına son derece dikkat gösterirler.

    Allah’tan başka hiçbir kimseden korkmazlar. Bu sebeple, eğer yaptıkları Allah’ın emrine uygunsa insanların ne diyeceğine aldırış etmezler. Onların tüm hesapları Rableri iledir. Çünkü kulu esas hesaba çekecek ve ona göre karşılık verecek tek merci Allah’tır.

Gelen âyet-i kerîme tekrar İslâm düşmanlarının Peygamberimiz (s.a.s.)’in evliliğiyle alakalı ileri sürdükleri suçlamaları reddeder:

Ahzâb Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Ahzâb Suresi 39. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.