Aile Bir Okuldur
Her Müslümanın evi bir okuldur. Peki bu okuldaki eğitim sisteminde kullanılması gereken materyaller nelerdir? Nelere dikkat etmeliyiz? Nasıl yapmalıyız?
Diğer dinlerin aksine İslam aileye son derece önem verir; dini ferdi/bekâr olarak değil de aile içinde yaşamayı esas kabul eder. Hâlbuki Hıristiyanlık, Budizm gibi pek çok dinde gerçek dindarlık ferden yaşanandır. Aile içinde dinin nasıl yaşanacağını bize Yüce Kitabımız ve Peygamber Efendimiz (sav) beyan eder. Allah Teâlâ, yuvalarımızın adeta birer maneviyat mektebi olmasını şu ayet ile emir buyurur: “Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de onda devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz, sana rızık veren Biziz.” (Taha, 132)
HER MÜSLÜMANIN EVİ BİR OKULDUR
Bu emir ışığında her Müslüman evi bir mekteptir, bu mektebin öğretmenleri anne-babalar, sıraları da onların sevgi dolu kucaklarıdır. Aile mektebimizin ders programı yukarıdaki ayet ile çizilmiştir: Allah’a kul olmak, namaz kılmak, ibadetlerde sabırlı olmak, rızık endişesinden kurtulmak. Ayet-i kerime tam da günümüz anne-baba psikolojisine hitap etmede ve onların rızık ile ilgili yanlış düşüncelerini düzeltmektedir.
Ebeveynler olarak bazen aşırı rızık endişesi ile evlatlarımızın sadece maddi eğitimi ile ilgileniyor, onların matematik, fizik, yabancı dil konularındaki başarılarını birinci plana koyuyoruz. Hâlbuki Yüce Kitabımız aile efradına ve özellikle çocuklarımıza İslam’ı, güzel ahlakı namazı öğretmemizi emretmektedir. Ayet, ibadet hayatının başına namazı koyduğu için, işe namaz ile başlamak gerekir. Akıllı bir siyaset ile çocuklarımıza namazı sevdirmeliyiz. Mesela, dondurma ve tatlı gibi ikramları namazların sonrasına teşvik ödülü olarak koyabiliriz, böylece, ibadetler akla hep güzel şeyleri getirecektir.
KURAN'I ÖĞRENİN VE ÖĞRETİN
Bu salgın günlerinde yapmamız gereken bir diğer husus da Yüce Kitabımız Kuran’ı çocuklarımıza öğretmek olmalıdır. Yüzünden bilen çocuklar için her gün belli sahife Kuran okumayı alışkanlık haline getirilmelidir. İlaveten hadis kitaplarından onların yaşına uygun hadisler seçilerek okunabilir, tüm bunlar zorla değil, sevgi ortamında yapılmalıdır. İmam Rabbani bu hususta şu tavsiyede bulunur: “Çocuklara karşı şefkatli olun ve onları Kuran okumaya teşvik edin.” (Mektubat, c.3, 3. Mektup)
Salgın dönemleri infak açısından ayrı bir öneme sahiptir, zira böyle zamanlarda insanlar genellikle daha da bencilleşir, imkanlarını sadece kendine ve ailesine harcamak ister. Halbuki afet dönemlerinde pek çok kardeşimiz zor günler geçirir, daha çok yardıma ihtiyaç duyar. Pek çok insan işini kaybeder, evine ekmek götürmekten aciz duruma düşer. Bu sebeple ailemize paylaşmayı, fedakarlık yapmayı öğretmeli, çocuklarımızı infaklarımıza aracı kılarak, onlara infak etmenin hazzına ortak etmeliyiz. Bu hususta Merhum Musa Topbaş Üstadımızın ailenin
Tabii ki yukarıda öz olarak sunduğumuz programı uygulayabilmek için öncelikle anne-babaların kendi eğitim durumlarını gözden geçirmelerini, eksiklerini tamamlamaya gayret etmelerini lüzumlu kılar. Bu sebeple karantina günleri kendi dini eğitimimiz için de bir fırsattır. Zira en etkili eğitim modeli anne babaların çocuklarına canlı örnek teşkil ettiği modeldir.
Bazılarımız çocukların algılarının zayıf olduğunu belki ileri yaşlarda maneviyata adım atabileceklerini düşünür ki sufilere göre bu anlayış doğru değildir. Tam tersine onların temiz fıtratları hakkı ve hakikati kabule son derece müsaittir, yeter ki biz onların temiz gönüllerini nasıl gireceğimizi bilelim. Bu hususta halkımız arasında yaygın olan; “daha çocuktur, bırakalım gençliğini yaşasın” gibi sözler son derece yanlıştır, İmam Rabbani gençlerin hatta çocukların manevi kapasitesini şöyle açıklar:
“Vuslata erme noktasında bu yolda genç ihtiyar eşittir, çoluk çocuk ortaktır. Hatta ölüler bile bu nimetten nasip almak is-terler.” (c.1, 200. mektup)
ERKEN YAŞTA TERBİYE
Nitekim çocukların bu husustaki başarıları tasavvufi eserlerimizde sıkça anlatılır. İmam Gazali, Sehl b. Abdullah Tusteri’nin maneviyat yolunda dayısı tarafından çocuk yaşta terbiye edilmesini şöyle anlatır:
Sehl b. Abdullah diyor ki: Ben daha üç yaşımda idim, gece kalkardım. Dayım Muhammed b. Suvar’ın kıldığı gece namazını seyrederdim. Bir gün bana: “Seni yaratan Allah’ı zikretmek istemez misin?” diye sordu. Ben de: “Nasıl zikredebilirim?” dedim. Bunun üzerine bana:
“Yatağa her girişinde dilini oynatmadan kalbinden üç kere “Allah benimledir, Allah beni görüyor, Allah benim her yaptığımı biliyor.” de, bunları kalbinden geçir.” dedi. Ben de birkaç gece bunlara devam ettim ve devam ettiğimi de ona haber verdim. Bu defa yirmi bir kere söylememi tavsiye etti. Ben de yirmi bir kere söyledim ve bu sözlerin zevkini kalbimden duydum. Bir yıl sonra dayımı gördüğümde, bana:
“Oğlum, sana öğrettiklerime ölünceye kadar devam et. Zira bunlar dünya ve âhirette sana yarar.” dedi. Ben de yıllarca buna devam ettim ve bu sözlerin zevkine vardım. Yine bir gün dayım bana:
- “Ey Sehl, kim, Allah’ın kendisiyle olduğuna, kendisini gördüğüne ve onun her yaptığını bildiğine inanıyorsa, bu kimse daha kötülük yapar, Yaratanına isyan eder mi? Göreyim seni, sakın günaha yaklaşıp Rabbine asi olma!” dedi. (İhya, Erkam yayınları, c.5, s.255) Bu terbiye neticesinde Sehl b. Abdullah maneviyat dünyamızın büyük bir yıldızı olmuştur.
Bazı aileler işin kolayına kaçmakta çocukların terbiyesi ile uğraşmak yerine, onların internetin zararlı girdaplarına terk etmektedirler. Salgın döneminde ortaya çıkan boş vakitleri doldurmak için eğlence merkezli televizyon kanallarına aboneliklerin kat kat arttığını da üzüntü ile müşahede etmekteyiz. Çocuk iken zararı fark edilmeyen film-dizi ve internet oyunlarının esas zararı onlar ergen olunca ortaya çıkmaktadır. Ne var ki iş işten geçmiş, çocukların taze dimağları şerrin habis elleri ile formatlanmıştır. Rabbimiz aile gemimizi cennet limanına yanaştırıncaya kadar çalışmayı, didinmeyi, bizlere kolay kılsın, bu hususta şu ayet bizi daima uyanık tutsun: “ Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır.” (Tahrim, 6)
Kaynak: Süleyman Derin, Altınoluk Dergisi 2020 Eylül, Sayı:415