Ailemize Karşı Sorumluluklarımız

Aile kimlerden oluşur? İslam dinine göre ailenin toplumdaki önemi nedir? Ailemize karşı görevlerimiz veya sorumluluklarımız...

Aile, ana, baba ve çocuklardan meydana gelir. Karı koca tarafından kurulan aile, toplumun çekirdeği, milletin temel taşıdır. Millet denilen büyük topluluk, ailelerin bir araya gelmesinden oluşur.

AİLENİN TOPLUMDAKİ ÖNEMİ NEDİR?

Dinimiz, milletin birlik ve beraberliğine, güçlü ve kuvvetli olmasına büyük önem vermiştir. Bir binanın sağlam olabilmesi, onu meydana getiren parçaların ve malzemenin sağlamlığı ile mümkün olduğu gibi, milletin güçlü ve kuvvetli olması da onu meydana getiren ailelerin sağlam olmasına bağlıdır. Aileler, ne kadar mutlu ve huzurlu olursa millet de o nispette güçlü ve kuvvetli olur.

Aile, dinî ve ahlaki konularda ilk bilgilerin verildiği, millî ve manevi değerlerin öğretildiği, gelenek ve göreneklerin yaşatıldığı bir okul durumundadır.

İnsanın, mutluluk kaynağı olan bu yuvada istediği rahatlık ve huzur, ancak aile fertlerinin birbirine karşı olan görevlerini yerine getirmeleri ile sağlanabilir. Bu sebeple aile fertlerinin taşıdıkları sorumlulukları iyi bilmeleri ve ahlaki görevlerini yerine getirmeleri, ailenin huzuru ve milletin geleceği bakımından büyük önem taşımaktadır.

Nikâh akdi ile kurulan ailenin devamlılığı esastır. Dinimiz, evlenip yuva kurmayı emir ve tavsiye ederken, ailenin dağılmasına sebep olacak söz ve davranışlardan sakınılmasını istemiş, gereksiz yere ve geçici zevkler uğruna boşanıp aile yuvasını bozmanın yanlış bir davranış olduğunu bildirmiştir.

AİLEMİZE KARŞI SORUMLULUKLARIMIZ

Karı kocaya düşen görev, birbirlerine sevgi ve saygı ile bağlanmak, temelini birlikte atarak kurdukları bu yuvayı titizlikle korumaktır. Bunun için, karı kocanın karşılıklı hak ve görevlerine riayet etmeleri büyük önem taşır. Peygamberimiz (s.a.v.),

“Bir kimse eşine nefret etmesin, zira hoşlanmadığı huyları varsa, ona karşılık hoşlanacağı huyları da vardır.” (Müslim, “Rıdâ”, 18.) buyurarak, erkeğin eşinin davranışlarını hoşgörü ile karşılamasını istemiştir.

Koca, karısının ve bakmakla yükümlü olduğu diğer aile fertlerinin yiyecek, giyecek ve diğer ihtiyaçlarını karşılamak için helal ve meşru yollardan çalışıp kazanmalı, onlara haram lokma yedirmemelidir. Kişi, ailesinin ihtiyaçları için yaptığı harcamalar karşılığında ayrıca sevab kazanacaktır. Peygamberimiz (s.a.v.) bu konuda şöyle buyuruyor:

“Allah yolunda harcadığın, para, bir köleyi hürriyete kavuşturmak için verilen para ve aile fertlerine sarf ettiğin para yok mu? İşte bunların ecir (sevab) bakımından en büyüğü ailene harcadığın paradır.” (Müslim, “Zekât”, 12.)

Ailesinin geçimini ihmal edenler hakkında ise Peygamberimiz (s.a.v.) uyarıda bulunarak şöyle buyuruyor:

“Geçimi, üzerine gerekli olanları ihmal etmesi, bir kimseye günah olarak yeter.” (Ebû Dâvûd, “Zekât”, 45.)

“Bakmakla yükümlü olduğu kimselerin nafakasını kısmak bir kimseye günah olarak yeter.” (Müslim, “Zekât”, 12.)

Koca, hanımının dinî vazifelerini öğrenmesinde ona yardımcı olmalı, eksiklerini gidermeye çalışmalıdır. Kadınlara iyi davranan, hayırlı insandır. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Müminlerin imanca en mükemmeli, ahlakça en güzel olanlarıdır. Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı en iyi davrananınızdır.” (Tirmizî, “Rıdâ”, 11.)

Kadın kocasına sevgi ile bağlanmalı, kocasını üzecek, kalbini kıracak davranışlarda bulunmamalıdır. Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Herhangi bir kadın, kocası kendisinden razı olduğu hâlde ölürse cennete girer.” (Tirmizî, “Rıdâ”, 10.)

Kadın, tutumlu olmalı, kocasının kazandıklarını israf etmemeli, çocukların terbiyesinde kocasına yardımcı olmalıdır. Kadın evine, yuvasına bağlı olmalı, namusunu titizlikle korumalı, ailenin huzurunu bozacak, yuvanın dağılmasına sebep olacak davranışlardan kaçınmalıdır.

Kocasına saygılı olan kadınlar hakkında Peygamberimiz (s.a.v.) şu müjdeyi veriyor:

“Kadın, beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, namusunu korur ve kocasına da itaat ederse, kendisine: (Hangi kapıdan istersen cennete gir) denilir.” (et-Terğîb ve’t-terhîb, III, 52)

Birbirine sadakatle bağlı olan karı koca ailede huzur bulur, yorgunluklar unutulur.

Kaynak: İslam İlmihali, Diyanet

İslam ve İhsan

AHLAKİ GÖREVLERİMİZ NELERDİR?

Ahlaki Görevlerimiz Nelerdir?

AİLE FERTLERİNİN BİRBİRLERİNE KARŞI GÖREVLERİ

Aile Fertlerinin Birbirlerine Karşı Görevleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.