Akıllara Durgunluk Veren Kudret Akışları
Kalp îman ve istikâmet üzereyse, zâten bu kâinat kitabında gördüğü her varlık, ona Yaratan’ının kudret ve azametini hatırlatır. Güneş, Ay, yıldızlar, atmosfer, hava, toprak, su, nebâtat, hayvanat, velhâsıl bütün varlıklar, hâl lisânıyla konuşur.
Abdülkâdir Geylânî Hazretleri buyurur:
“Ey oğul! Allâh’a ulaşma yolunda, yine Allâh’ın fiillerini delil edin. Nasıl ki herhangi bir sanat eserinden bu eserin sanatkârına intikal ediliyorsa, aynen bunun gibi, Allâh’ın acâyip, garâip ve muazzam bir sanatı olan bu kâinâta ibretle bakmak sûretiyle de Allâh’a ulaşılabilir.”
Kâinatta her şey, ilâhî azametin bir delilidir. Bu sebeple hiçbir şeye boş gözle bakmamak îcâb eder. İlâhî vitrinleri ibret nazarıyla seyredip tefekkürde derinleşmek îcâb eder. Tabi bu da kalbin terakkîsi nisbetinde mümkün olur.
Eğer kalp îman ve istikâmet üzereyse, zâten bu kâinat kitabında gördüğü her varlık, ona Yaratan’ının kudret ve azametini hatırlatır. Güneş, Ay, yıldızlar, atmosfer, hava, toprak, su, nebâtat, hayvanat, velhâsıl bütün varlıklar, hâl lisânıyla konuşur, Hâlık’ının varlığını, birliğini, ilim ve kudretinin sonsuzluğunu îlân eder.
Zira ârif zâtların ifadesiyle:
“Cenâb-ı Hak o kadar zâhirdir ki, zuhûrunun şiddetinden gâibdir.”
Tabi idrâk edebilene, hissedebilene. Kalp gözü âmâ olana ise Güneş bile karanlıktır. O gâfilin nazarında kâinattaki mükemmel âhenk, muhteşem denge, akıllara durgunluk veren kudret akışları, idrâk ötesi hesap ve ölçü, ancak kör tesadüflerin bir neticesidir. Bu itibarla onun, idrâk bakımından diğer hayvanattan bir farkı yoktur. Âyet-i kerîmedeki; “…Onlar hayvanlar gibidir, hattâ (tuttukları) yol bakımından daha da şaşkın (ve sapkın)dırlar.” (el-Furkân, 44) târifinin muhtevâsına girmektedir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 391