Akl-ı Selîm'e Nasıl Ulaşabiliriz?
Tarih şahittir ki, kendi akıllarının dar hududunda hapsolmuş bulunan Firavun, Nemrut, Atillâ, İskender, Hülâgu ve emsalleri, yaptıklarıyla bütün insanlığın düşmanı olmuşlardır. Buna mukâbil, vahyin feyziyle yoğrulup “akl-ı selîm”e nâil olan, dostluk ve muhabbetin ilâhî menbaına erişen Mevlânâ ve emsâli Hak dostları ise, hayatları boyunca, hattâ vefatlarından sonra bile insanlığa huzur ve rahmet vesîlesi olmuşlardır. Ebediyyen de bütün insanlığın dostu olarak kalacaklardır.
Hakîkaten Hazret-i Mevlânâ, vefâtından yedi asır sonra dahî gönüllerde yaşamaya devam ediyor. Nitekim bugün Amerika ve Avrupa kıtalarında, insan rûhuna dâir en çok alâka gören eserler arasında Hazret-i Mevlânâ’nın Mesnevî’sinin ve diğer bâzı mutasavvıfların eserlerinin bulunduğu mâlûmdur. Ayrıca Mevlânâ Hazretleri’nin doğumunun 800’üncü senesi münâsebetiyle 2007 yılının UNESCO tarafından Mevlânâ’yı anma yılı îlân edilmesi de, bu husustaki dikkat çekici gelişmelerden bir diğeridir.
BATI O'NU HAYRANLIKLA KARŞILIYOR
Hakîkaten Hazret-i Mevlânâ, İslâm’ın insanı eşref-i mahlûkât olarak yücelten Kur’ân ve Sünnet kaynaklı ölçülerine eserlerinde ağırlık verdiği için, Batı’daki hümanist çevreler tarafından da takdirle karşılanan bir şahsiyettir.
Demek ki o büyük Hak dostunun asırlar önce insanlığa ihlâs ile yazdığı irşad mektubu, bugün bütün dünyada akis buluyor ve heyecan uyandırıyor. Zira Mesnevî, insanın iç dünyasına ayna tutarak kendini tanımasına ve müşküllerini çözmesine yardımcı oluyor.
Asrımızın materyalist zihniyetinin sultası altında ezilen ruhları, huzur ve sükûna kavuşturuyor, hidâyetlere vesîle oluyor. Zira insan, maddî refahın zirvesine çıksa, hattâ bütün dünya mülküne sahip olsa bile, hikmetten mahrûmiyetin rûhunda açtığı boşluğu hiçbir şeyle dolduramaz.
MEVLANA HAZRETLERİ'NDEN İNSANI SAADETE ULAŞTIRACAK HİKMETLİ SÖZLER
Mevlânâ Hazretleri, insanı gerçek saâdete kavuşturacak olan hakîkate şöyle işâret buyurur:
“Unutma ki; tabiattan ve hayalden doğan felsefî düşünceler; celâl sahibi Allâh’ın nûrunun feyzinden doğan hikmet değildir. Sendeki dünyevî felsefe; ancak zannı ve şüpheyi artırır.
Unutma ki; ancak din hikmeti insanı göklerin üstüne çıkarır, ötelere yüceltir.
Yazık ki; âhir zamanın zeki filozofları, iblis huylu bilginleri kendilerini önce gelenlerden üstün gördüler.
Onlar hileler öğrenerek ortaya atıldılar. Dîne aykırı fikirler ile Hak bilginlerini üzdüler. Onlar; ne akıl almaz işler ve düzenler peşinde koştular!
Asıl kâr ve mânevî kazanç iksiri olan; sabrı, bağışlamayı, hoş görmeyi, cömertliği yok ettiler.”
KAYNAK: Osman Nûri TOPBAŞ, İslâm Nazarında AKIL VE FELSEFE, Erkam Yayınları, 2013, İstanbul