Aksaklıklardan Dolayı Başkalarını Suçlama!

Hizmet

Hiz­met­te bu­lu­nan kim­se, hiz­met­te­ki ak­sak­lık­lar­dan do­la­yı baş­ka­la­rı­nı suç­la­ma­ma­lı, ayıp ve ku­su­ru ön­ce­lik­le ken­din­de ara­ma­lı­dır. Mü­sâ­ma­ha­yı gay­ri­ye, mu­âhe­ze­yi (sor­gu­la­ma­yı) nef­si­ne yö­nel­te­bil­me­li­dir.

Şu hâdise, bu hakîkati ne güzel îzah etmektedir:

Hak dostlarından Abdullah bin Mübârek Hazretleri, kötü huylu bir kimseyle yolculuk yapmıştı. Seyahatleri sona erip ay­rıl­dık­la­rın­da, Hazret iç­li iç­li ağ­la­ma­ya baş­la­dı. Bu hâ­le şa­şı­ran dost­la­rı, niçin ağladığını sordular. O ince ruhlu Hak dos­tu, derin bir iç çek­ti ve nem­li göz­ler­le:

“–O ka­dar yol­cu­lu­ğa rağ­men be­ra­be­rim­de bu­lu­nan ar­ka­da­şı­mın kö­tü hâllerini dü­zel­te­me­dim. O bî­çâ­re­nin ah­lâ­kı­nı gü­zel­leş­ti­re­me­dim. Dü­şü­nü­yo­rum ki; aca­bâ be­nim bir nok­san­lı­ğım­dan ötü­rü mü ona fay­da­lı ola­ma­dım? Şâyet o, ben­im ha­tâ ve kusurlarım­dan do­la­yı is­ti­kâ­me­te gel­mediy­se, ya­rın hâ­lim ni­ce olur!..” dedi ve boğazında düğümlenen hıçkırıklarla ağlamaya devam etti.

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- bir gün:

“–Bana bir haftadır misafir gelmedi.” diyerek ağlamaya başlamış, ardından da:

“–Acaba ne kusurum oldu ki Allah bana misafir göndermedi!” diye kendisini muâheze etmiştir.

İmâm-ı Rab­bâ­nî Haz­ret­le­ri, ir­şad va­zi­fe­si ver­di­ği ta­le­be­le­rin­den bi­ri­nin mek­tu­bu­na yaz­dı­ğı ce­vap­ta şu ib­ret­li na­si­hat­ler­de bu­lu­nur:

“...İr­şâdına çalıştığın ta­le­be­ler­den şikâyetçi ol­du­ğu­nu ve on­la­ra kı­rıl­dı­ğı­nı ya­zı­yor­sun. Oy­sa se­nin on­lar­dan de­ğil, on­la­ra kar­şı ken­di tu­tum ve ta­vır­la­rın­dan kı­rıl­man ve şi­kâ­yet­çi ol­man ge­re­kir. Zira on­la­ra öy­le dav­ra­nı­yor­sun ki, so­nun­da bu ra­hat­sız­lık­la­rın doğ­ma­sı ka­çı­nıl­maz olu­yor. Oy­sa bir üs­tâ­dın, ta­le­be­le­ri­ne kar­şı gü­zel dav­ra­nış ser­gi­le­me­si tavsiye edilmiştir. Sa­de­ce hi­kâ­ye ve kıs­sa an­lat­mak sû­re­tiy­le on­lar­la ah­bap­lık yap­ma­sı ve ara­la­rı­na ka­rış­ma­sı iyi kar­şı­lan­ma­mış­tır... (Yani söz­den zi­yâ­de dav­ra­nış gü­zel­li­ği ile numûne ola­bil­mek mü­him­dir.)” (Mek­tu­bât, 209. Mek­tup)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hizmet, Erkam Yayınları