Akşam Namazında Kıraatin Miktarı

Akşam namazının kıraati nasıl olmalıdır? Akşam namazında kıraatin miktarı ile ilgili hadisler.

İbn-i Abbas radıyallahu anh’dan:

– Haris’in kızı Ümmü Fazl, İbn-i Abbas’ı (Vel mürselâti urfen’i) okurken işitmiş ve ey oğulcağzım, şu sûreyi okumanla bana, Rasûlullah’ı, en son kıldırdığı akşam namazında bu sûreyi okurken dinlediğimi hatırlattın, demiştir. (Ebû Dâvûd, Salât, 132/810; Buharî, Kitâbu’l-Ezân, b. 96, s. 185, c. 1; Müslim, Kitâbu’s-Salât, b. 35, n. 462, s. 339, c. 1; Tirmizi, Kitâbu’s-Salât, b. 230, n. 308, s. 112, c. 2; İbn-i Mâce, Kitâbu ikâmetissalât, b. 9, n. 831, s. 272, c. 1; Nesêi, Kitâbu’l-İftitâh, b. Kıraatu mürselât fil mağrib, n. 986, s. 168, C 2)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hastalığı içerisinde kıldırdığı son namaz öğle namazı idi. Çünkü Hz. Aişe’den böyle rivâyet edildi. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in son kıldırdığı namaz Mescid-i Nebevi’de idi. Ümmü Fazl’ın rivâyet ettiği akşam namazı ise evindedir. Bu iki rivâyet arasını bulmak mümkündür. Şöyle ki: İbn-i Abbas’ın annesi Ümmü Fazl’ın, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in evinde kıldığı en son namazın akşam namazı olduğunu, Hz. Aişe’nin de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mescitte kıldırdığı en son namazın öğle namazı olduğunu haber vermiş olması mümkündür.

*

Muhammed bin Cübeyr bin Mut’ım’den, o da babası Cübeyr bin Mut’ım’den:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem akşam namazında “tur” sûresini okurken işittim. (Ebû Dâvûd, Salât, 132/811; Buharî, Kitâbu’l-İftida, b. 97, n. 186, c. 1; Müslim, Kitâbu’s-Salât, b. 35, n. 463, s. 338, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâbu ikâmetü’s-Salât, b. 9, n. 833, s. 272, c. 1; Nesêi, Kitâbu’l-İftidâ b. Kıraat fil mağrib bittur, n. 988, s. 169, c. 2)

Hadisin Açıklaması

Hadis-i şerif ibaresinden Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin akşam namazında “Tur” sûresinin tamamını okuduğu anlaşılıyor. İbn-i Cezvî ise “Bittur” kelimesinin başındaki “ba”yı “min” manâsına alarak “Tur” sûresinin bazı ayetini okudu, demek olabileceğini söylemiştir.

Tahâvî’de, “Tur” sûresinin bazısını okudu demek olabileceğini iddia ediyor. Hadisin zahirini alarak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin akşam namazında “Tur” sûresini nadir olarak (çabuk okumak) sûretiyle okumuş olmasını almakta da bir sakınca yoktur. Çünkü Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz akşam namazında çok kısa okuduğu gibi, çok uzun okuduğu rivâyetleri de vardır.

Rasûl-i Kibriya’nın akşam namazında Saffat, Duhan, A’lâ, sûrelerini okuduğu rivâyetleri hatırlanınca, “Tur” sûresinin tamamını okumuş olmasını tevile lüzum kalmaz.

*

Mervan bin Hakem radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

– Zeyd bin Sabit, bana niçin akşam namazlarında mufassal kısa sûreler okuyorsun, halbuki ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi akşam (namazın )da, iki uzun (sûre)den en uzununu okurken gördüm. İbn-i Müleyk’e ben de, iki uzundan en uzunu hangisi dedim, Urve de:

Araf (öbürü Mâide) sûresi cevabını verdi. İbn-i Cüreyc dedi ki:

Ben İbn-i Ebû Müleyke’ye sordum, (hiç bir kimsenin rivâyetine başvurmadan) kendiliğinden Maide ve Araf sûresidir, cevabını verdi. (Hocasından duyduğunu söylemedi). (Ebû Dâvûd, Salât, 132/812; Buharî, Kitâbu’l-Ezân, b. 96, s. 186, c. 1; Nesêi, Kitâbu’l-İftidâ, b. el-Kıraat fi’l-Mağrib, n. 991)

Hadisin Açıklaması

Bu sûreler besmele ile birbirinden ayrılmış oldukları için Mufassal adını almışlardır. Sûreler üçe bölünerek Hucûrât sûresinden Burûc sûresine kadar Tuvel-i Mufassal.

Büruç sûresinden Beyyine sûresine kadar, evsat-ı mufassal

Beyyine sûresinden Kur’an’ın sonuna kadar olan kısa sûrelere Kısarı mufassal, adı verilmiştir.

İki uzun sûreden maksat, Araf ile En’âm süresidir. Araf sûresinin uzun sûrelerden biri olduğu ittifakla sabittir. İkinci sûre hakkında üç kavil var. Ama mahfuz olan En’am süresidir. Bunlardan Araf sûresi daha uzundur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin duruma göre uzun ve kısa okuduğu olmuştur.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HANGİ NAMAZLAR SESLİ, HANGİ NAMAZLAR SESSİZ KILINIR?

Hangi Namazlar Sesli, Hangi Namazlar Sessiz Kılınır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.