Âl-i İmrân Suresi 106. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 106. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrân Suresi 106. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Âl-i İmrân Suresi 106. Ayetinin Arapçası:
يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌۚ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ۠ اَكَفَرْتُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ
Âl-i İmrân Suresi 106. Ayetinin Meali (Anlamı):
O kıyâmet gününde bir kısım yüzler pırıl pırıl parlayacak; bir kısım yüzler de kederden simsiyah kesilecektir. Yüzleri simsiyah olanlara: “İmanınızdan sonra tekrar küfre sapmıştınız, değil mi? O halde küfür üzere yürüyüp durmanız sebebiyle tadın bakalım bu azabı!” denilecek.
Âl-i İmrân Suresi 106. Ayetinin Tefsiri:
Kıyâmet
günü bir kısım yüzler parıldayacak, bir kısım yüzler ise kararacaktır. Şüphesiz
ki parıldayan yüzler mü’minlerinki, kararan yüzler ise kâfirlerinki olacaktır.
Bu husus diğer âyet-i kerîmelerde şöyle beyân edilir:
“Yüzler var, o gün mutluluktan ışıl ışıl parlayacak. Sonsuz bir
huzur ve saadet içinde Rablerinin cemâline bakacak. Yüzler de var, o gün
asılacak, buruşacak. Çünkü kendisine, bel kemiklerini kıracak belâlı ve korkunç
bir şeyin yapılacağını anlayacak.” (Kıyâmet 75/22-25)
“Yüzler vardır o gün pırıl
pırıldır. Güleçtir, sevinçlidir. Kimi yüzler de o gün toza toprağa bulanmıştır.
Onları karanlık bürümüştür. Onlar Allah’ın sınırlarını aşıp günaha dadanmış
kâfirlerdir.” (Abese 80/38-42)
Yüzlerdeki
parıldama, yaptıkları iyi işler ve buna mukabil gördükleri mükâfat sebebiyle
ferah, mutluluk ve surûrdan; kararma ise tam aksine işledikleri günahlar ve
buna karşılık buldukları azap sebebiyle bedbahtlık, gam ve kederden mecaz
olabileceği gibi, gerçek mânada yüzlerin parıldaması ve kararması anlamında
olması da mümkündür. Çünkü burada bu ifadelerin gerçek mânalarında
kullanılmasına bir mâni yoktur.
Netice
itibariyle, dünya hayatında İslâm’ın emir ve yasakları istikâmetinde mü’mince
ve müslümanca bir ömür sürenlerin âhirette yüzleri ak ve parlak olacaktır.
Onlar, iman etmelerinin ve sâlih ameller işlemelerinin bir mükâfâtı olarak
Allah’ın sonsuz rahmetine erecek, cennetine girecek ve orada ebedî
kalacaklardır. Bu durum, onların hem kalplerine hem de yüzlerine fevkalâde
büyük bir surûr, neş’e ve sevinç bahşedecektir. Nitekim âyet-i kerîmelerde: “İyilik,
ihlas ve fazilet sahibi kimseler, ebedî cennet nimetleri içindedirler.
Koltuklar üzerine oturmuş, sevinçle etrafı seyrederler. Öyle ki, onları saran
nimetlerin sevinç ve parıltısını yüzlerinden okursun” (Mutaffifîn 83/22-24)
buyrularak onların bu güzel halleri haber verilir. Bu talihli kulların aksine
dünyada Allah ve Rasûlü’ne sırt çevirenler, iman ve sâlih amele yanaşmayanlar
veya bir vesileyle inandıktan sonra tekrar inkâra saplananların âhirette
yüzleri kararacak ve “İmanınızdan sonra tekrar küfre sapmıştınız, değil mi?
O halde küfür üzere yürüyüp durmanız sebebiyle tadın bakalım bu azabı!” (Âl-i
İmrân 3/106) şeklindeki ilâhî tehdide muhatap olarak cehenneme atılacaklardır. Çare,
şimdiden Allah’ın âyetlerini can kulağıyla dinleyip onların mâna ve
muhtevalarına teslimiyet göstermektir:
Âl-i İmrân Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 106. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...