Âl-i İmrân Suresi 11. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 11. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrân Suresi 11. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Âl-i İmrân Suresi 11. Ayetinin Arapçası:
كَدَأْبِ اٰلِ فِرْعَوْنَۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۚ فَاَخَذَهُمُ اللّٰهُ بِذُنُوبِهِمْۜ وَاللّٰهُ شَد۪يدُ الْعِقَابِ
Âl-i İmrân Suresi 11. Ayetinin Meali (Anlamı):
Bu kâfirlerin hâli, tıpkı Firavun hânedânı ile daha önceki kâfirlerin hâline benzer. Onlar da, âyetlerimizi yalanlamışlardı da Allah onları günahları sebebiyle kıskıvrak yakalamıştı. Allah’ın cezalandırması pek şiddetlidir.
Âl-i İmrân Suresi 11. Ayetinin Tefsiri:
Âhirete
inanmadıklarından dolayı kâfirler için “dünya hayatı” büyük bir kıymet
taşımaktadır. Onlar, bu fânî hayatı ne kadar zevk ü safâ içinde ve nefsânî
arzuları tatmin istikâmetinde kullanabilirlerse kendilerini o kadar mutlu
hissederler. İnsanın dünya hayatında güvendiği ve bel bağladığı unsurların
başında “mallar” ve “evlatlar” gelir. İnsan bunlarla ihtiyaçlarını karşılar ve
bir sıkıntıya düştüğünde de bunlara sığınır. Bu sebeple bir başka âyet-i kerîme
malların ve evlatların birer fitne, birer imtihan vesilesi olduğunu haber
verir. (bk. Enfâl 8/28)
Dünyadan
küfür üzere âhirete göçenlere, orada malları da evlatları da hiçbir fayda vermeyecek
ve onları Allah’ın azabından koruyamayacaktır. O gün ancak insana getirilen
“kalb-i selîm” yani her türlü günah kirlerinden ve kötü sıfatlardan arınmış
tertemiz bir kalp yarar sağlayacaktır. (bk. Şuarâ 26/88-89) Halbuki kâfirlerin
dünyada iken düşünceleri böyle değildir. Onlar mallarının ve evlatlarının
çokluğuyla övünüyor ve bunların kendilerini tehlikelerden kurtaracağını
zannediyorlardı. Onların bu hallerini şu âyet-i kerîme ne güzel açıklar:
“Kâfirler: «Bizim malımız da, evladımız da sizinkinden daha fazla.
Biz öyle azap filân da görecek değiliz» demişlerdir.” (Sebe’ 34/35)
Yüce
Rabbimiz, onların bu asılsız iddalarına şöyle cevap vermektedir:
“Sizi bize yaklaştıracak olan ne mallarınız ne de evlatlarınızdır.
Ancak iman edip sâlih ameller işleyenler müstesnâ. Onlara, yaptıklarına
karşılık kat kat mükâfat verilecek ve onlar cennetin yüksek köşklerinde güven
ve huzur içinde kalacaklardır.” (Sebe’ 34/37)
Buna
göre mal ve evlatlar, ancak sâlih amel işleyen, malını ve evladını Allah
yolunda kullanmasını bilen kimselerin Allah’a yaklaşmalarına yardımcı olabilir.
Fakat yukarıda da ifade edildiği gibi kâfirler için bu geçerli değildir. Orada
onlar için ağır bir ceza ve şiddetli bir azap vardır. Çünkü bir taraftan
dünyada faydalandıkları imkânlardan mahrum kalacaklar, diğer taraftan acılara
düçar olacaklardır. Üstelik cehennemde sadece yanmayacaklar, onun yakıtı
olacaklardır.
11.
âyette Kur’an’ın indiği dönemdeki ve ondan sonra gelecek kâfirlere, Firavun
hânedânı ve daha önce geçen Âd ve Semûd kavmi gibi Allah’ın âyetlerini
yalanlayan ve günahları sebebiyle ilâhî kahra uğrayan kimseler örnek olarak
verilmektedir. Onların yolundan gidenlerin de aynı fecî âkıbete, Allah’ın pek
şiddetli azâbına uğrayacakları ikâzı yapılmaktadır. O halde inkârcıların hem
dünya hem de âhiretteki fecî durumlarından ibret alıp küfürden vazgeçmeli ve
Allah’a gönüllü kulluk yapanlardan olmaya gayret gösterilmelidir:
Âl-i İmrân Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 11. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...