Âl-i İmrân Suresi 115. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 115. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrân Suresi 115. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Âl-i İmrân Suresi 115. Ayetinin Arapçası:
وَمَا يَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ يُكْفَرُوهُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالْمُتَّق۪ينَ
Âl-i İmrân Suresi 115. Ayetinin Meali (Anlamı):
Onların yaptıkları hiçbir iyilik karşılıksız kalmayacaktır. Allah, içleri kendine karşı saygıyla dopdolu olup itaatsizlikten kaçınanları çok iyi bilir.
Âl-i İmrân Suresi 115. Ayetinin Tefsiri:
110.
âyette Ehl-i kitaptan bir kısmının “mü’min”, çoğunun ise dinden çıkmış “fâsık”
olduğu haber verilmiş, 112-113. âyetlerde de onlardan “fâsık” olanların hazin
durumları açıklanmıştı. Bu âyetlerde ise onlardan “mü’min” olanların güzel
hâlleri beyân edilmektedir. Burada geçen اُمَّةٌ
قَاۤئِمَةٌ (ümmetün kâimetün)
ifadesi, “kâim” kelimesinin Kur’ân-ı Kerîm’deki diğer kullanılışları da dikkate
alındığında “Allah’ın dinine sımsıkı sarılan ve bıkmadan buna devam eden,
doğru, adil ve müstakîm, namazda kıyamda duran” gibi mânalar ihtiva etmektedir.
İşte Ehl-i kitaptan böyle bir grup vardır ki, bunlar Peygamberimiz’e ve
Kur’an’a inananlardır. Bunlar gecelerini kıyamda durup Allah’ın âyetlerini, Kur’ân-ı
Kerîm’i okuyarak ve secdelere kapanarak ihya ederler. Allah’a ve âhirete
inanır, iyiliği emredip kötülüğü yasaklar ve hayırlı işlerde birbirleriyle
yarışırlar. Bu güzel vasıflarıyla onlar, Allah’ın kendilerinden râzı olduğu
sâlih kimselerden olabilme başarısını göstermişlerdir. Cenâb-ı Hak, onların
yaptıkları her türlü iyiliğe bol bol mükafat verecek ve yaptıkları hiçbir hayır
karşılıksız kalmayacaktır. Çünkü Cenâb-ı Hak, içileri Allah korkusu ve Allah
saygısı ile dopdolu olup, bu derin duygularla kendisine karşı gelmekten sakınan
müttakî kullarını çok iyi bilmekte, onların bütün yaptıklarını görmekte ve amel
defterlerine yazmaktadır. Üstelik Allah, yapılan iyiliklere vâdettiği
mükâfatları verebilecek yüce bir kudrete ve sonsuz bir zenginliğe de sahiptir.
Âyetlerin
ifade ettiği mânalar, bu vasıfları taşıyan herkese şâmil olmakla birlikte iniş
sebebiyle ilgili şu rivayetleri zikretmek faydalı olacaktır:
› Medine’de yahudilerden
Abdullah b. Selâm, Sa‘lebe b. Sa‘ye, Useyd b. Sa‘ye, Esed b. Ubeyd gibi
kimseler müslüman olunca yahudi hahamları: “Muhammed’e ancak bizim kötülerimiz
iman ettiler. Eğer onlar bizim hayırlılarımızdan olsalardı atalarının dinini
terkedip başka bir dine gitmezlerdi” dediler. Sonra da onlara hitaben:
“Dininizi başka bir dinle değiştirmekle ihanet ettiniz, kâfir olup hüsrâna
uğradınız” demeleri üzerine bu âyet-i kerîmeler indirildi. (Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl,
s. 122).
› Hz. İsa’nın
dini üzere iken Hz. Muhammed (s.a.s.)’i tasdik eden kırk Necranlı, otuz iki
Habeşli ve üç de Rum hakkında nâzil olmuştur. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb,
VIII, 164)
Ehl-i
kitabın önce inkâr edenlerinin sonra da iman edenlerinin halleri izah
edildikten sonra şimdi söz genel olarak bütün kâfirlere yönlendirilerek onların
ebedî hüsranları ve feci akıbetleri gözle önüne serilmektedir:
Âl-i İmrân Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 115. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...