Âl-i İmrân Suresi 20. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Âl-i İmrân Suresi 20. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrân Suresi 20. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Âl-i İmrân Suresi 20. Ayetinin Arapçası:

فَاِنْ حَٓاجُّوكَ فَقُلْ اَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلّٰهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِۜ وَقُلْ لِلَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ وَالْاُمِّيّ۪نَ ءَاَسْلَمْتُمْۜ فَاِنْ اَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْاۚ وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِ۟

Âl-i İmrân Suresi 20. Ayetinin Meali (Anlamı):

Buna rağmen Allah’ın dinî hakkında seninle tartışırlarsa onlara de ki: “Ben bütün varlığımla Allah’a teslim oldum; bana tâbi olanlar da O’na teslim oldular.” Kendilerine kitap verilenlere ve dinden imandan habersiz ümmîlere de: “Siz de teslim oldunuz mu?” diye sor. Eğer teslim olurlarsa doğru yolu bulurlar. Yok eğer yüz çevirirlerse sana düşen sadece tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkiyle görmektedir.

Âl-i İmrân Suresi 20. Ayetinin Tefsiri:

Rivayete göre Allah Resûlü (s.a.s.), bu âyeti Ehl-i kitaba okudu, onlar da “müslüman olduk” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz yahudilere: “Siz İsa’nın, Allah’ın kelimesi, kulu ve rasûlü olduğuna şehâdet ediyor musunuz?” diye sordu. Onlar: “Bundan Allah’a sığınırız!” dediler. Aynı şekilde hıristiyanlara: “Siz İsa’nın Allah’ın kulu ve rasûlü olduğuna şehâdet ediyor musunuz?” diye sordu. Onlar da İsa’nın kul olduğunu söylemekten Allah’a sığınırız” dediler. İşte âyette  “yok eğer yüz çevirirlerse” diye haber verilen husus budur. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, II, 19; Elmalılı, Hak Dini, II, 1067)

Burada hak din olan İslâm hakkında bir tartışma sözkonusu olduğunda Peygamber Efendimiz’in şahsında bir müslümanın nasıl bir tavır alması gerektiği öğretilmektedir. Şöyle demelidir: “Ben kendimi, kalbimi ve bütün varlığımı bana tâbi olanlarla birlikte sadece Allah’a teslim ettim. Allah’a yöneldim. Tertemiz, şeksiz, şüphesiz, hâlis ve muhlis bir sûrette Allah yolunu tuttum ve O’nun dinine bağlandım. O’na hiçbir şeyi ortak tutmadım. İbâdetimi ve duamı yalnızca O’na tahsîs ettim. Bu da tevhid dininin ta kendisidir.”

Âyetteki, “Kendilerine kitap verilenlere ve dinden imandan habersiz ümmîlere de” (Âl-i İmrân 3/20) hitâbı, Allah Resûlü’nün peygamberliğinin bütün insanlığa şamil olduğunun bir ilânıdır. Zira bu tasnifin dışında hiçbir insan zümresi kalmamaktadır. “Kitap verilenler”, yahudi, hıristiyan ve benzerlerini içine alır. “Ümmîler” ise Arap müşrikleri ile kitapsız dinlere mensup olan herkesi içine alır. Peygamberin vazifesi sadece tebliğ etmektir. O tebliğe uyanlar doğru yolu bulacaklardır. Uymayıp yüz çevirenler ise bu nimetten mahrum kalacaklardır. Ancak sorumlulukları peygambere değil, sadece kendilerine ait olacaktır.

Bu uyarıyı dikkate almak gerekir. Zira doğru yoldan yüz çevirip inkâra saplanan ve pervasızca büyük günahlara cür’et edenleri pek acıklı bir azap beklemektedir:

Âl-i İmrân Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Âl-i İmrân Suresi 20. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...