Âl-i İmrân Suresi 86. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 86. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrân Suresi 86. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Âl-i İmrân Suresi 86. Ayetinin Arapçası:
كَيْفَ يَهْدِي اللّٰهُ قَوْمًا كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ وَشَهِدُٓوا اَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ
Âl-i İmrân Suresi 86. Ayetinin Meali (Anlamı):
İman ettikten, o şânı yüce Peygamber’in gerçekliğine bizzat şâhit olduktan ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra bile bile inkâra saplanan bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Çünkü Allah, öyle zâlimleri asla doğru yola erdirmez.
Âl-i İmrân Suresi 86. Ayetinin Tefsiri:
Bu
âyetler, önceleri iman edip sonra dinden dönerek Mekkelilere sığınan ve onlarla
birlikte Fahr-i Kâinat (s.a.s.)’in başına zamanın belâ ve musîbetlerinin
gelmesini bekleyen on kişilik bir grup hakkında inmiştir. Bunlar arasında tevbe
edenler olduğu için “bundan sonra tevbe edenler…” (Âl-i İmrân 3/89) istisnâsı
yapılmıştır. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, VIII, 111) Yine bu
âyetlerin Ehl-i kitap, özellikle de yahudi Kurayza ve Nadîr oğulları hakkında
nâzil olduğu söylenmektedir. Onlar, peygamber olarak gönderilmeden önce Hz.
Muhammed’e inanıp peygamberliğine şehadette bulunuyorlardı. Fakat peygamber
olarak gönderilip, kendilerine apaçık delil ve mûcizeler getirince, sırf haset
ve kıskançlıklarından dolayı ona inanmamışlardır. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb,
VIII, 111) Bu hususta gelen rivayetler değerlendirildiği zaman, bu âyetlerin
irtidad edip de sonra tekrar İslâm’a dönmek isteyen herkese ve bu arada Ehl-i
kitaba da şâmil olduğunu söylemek doğruya en yakın olandır. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân,
III, 462)
Bu
âyet-i kerîmelerde, kendilerine Allah’ın hidâyet kapılarını tamamen kapatan
nasipsizlerin üç mühim özelliği sayılıp sonra bunlara takdir edilen cezanın
büyüklüğü gözler önüne serilmektedir. Söz konusu üç özellik şunlardır:
›
Önce iman edip sonra tekrar inkâra saplanmak,
›
Gelen peygamberin gerçekten peygamber olduğunu kabul edip buna
gönülden şehâdette bulunduktan sonra inkâr etmek,
›
Kendilerine apaçık deliller ve mûcizeler geldikten sonra inkâr
etmek.
Böyle
bir inkâr, ilâhî gerçeklere karşı bilerek cephe almak, inat ve ısrarla onları
yok saymak demek olduğundan buna takdir edilecek cezanın da o nispette büyük
olmasını gerektirmiştir. Bunların cezası Allah’ın, meleklerin ve bütün
insanların lânetine uğramaları, bu lânet içinde veya bunun tabii neticesi olan
cehennem içinde ebedi olarak kalmaları, azaplarının hiçbir zaman
hafifletilmemesi ve cezalarının vaktinden başka bir vakte geciktirilmemesidir.
Ancak sonsuz merhamet sahibi olan Yüce Mevlâmız, günahkâr kullarına tekrar bir
umut kapısı aralamakta ve tevbe edip amel-i sâlih işleyerek hallerini
düzeltenlere af ve merhametini müjdelemektedir. Küfürde ısrar edenleri ise
şöyle ikaz buyurmaktadır:
Âl-i İmrân Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Âl-i İmrân Suresi 86. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR