Al-i İmran Suresinin 185. Ayeti Ne Anlatıyor?

Al-i İmran suresinin 185. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Her canlının ölümü tadacağını bildiren ayet; Al-i İmran suresinin 185. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Ayet-i kerimede buyrulur:

كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ وَاِنَّمَا تُوَفَّوْنَ اُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَاُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ

Her canlı ölümü tadacaktır; yaptıklarınızın karşılığı size eksiksiz olarak ancak kıyamet gününde verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılır da cennete konursa artık kurtulmuştur. Dünya hayatı zaten aldatıcı şeylerden ibarettir. (Âl-i İmrân, 3/185)

HER CANLI ÖLECEKTİR

Bilgi

Müslüman, hayatında bazı sıkıntılarla karşılaşabilir, haksızlıklara uğrayabilir.

Dünya, hep iyiliklerin bulunduğu bir yer değildir. Nitekim Peygamberimiz zamanında inanmayan bazı kişiler, Müslümanlara sözlü sataşmalarda bulunmuş ve onların zarara uğradıklarını, Allah’ın adaletinin gerçekleşmediğini ifade etmişlerdi. Bu durum üzerine Yüce Allah’ın indirdiği bu ayetlerde, Peygamberimiz ve müminler teselli edilmiştir.

Ayetin ifadesine göre, bu dünyada bazı sıkıntılar ve haksızlıklar yaşansa bile her insan sonunda ölecek ve herkes dünyada olanların tam karşılığını ahirette alacaktır.

Mesaj

  1. Mümin, her canlının öleceğini daima göz önünde bulundurur ve kendisini cehennemden kurtaracak salih amelleri yapmaya çalışır.
  2. O dem ki perdeler kalkar perdeler iner.

Azrail’e hoşgeldin diyebilmektir hüner. (Necip Fazıl KISAKÜREK)

Kelime Dağarcığı

Nefs: İnsan, insanın özü, can.

Ücûr: Ecirler, karşılıklar, ücretler.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Her nefis ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı ancak kıyâmet günü tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulursa, gerçekten o kurtuluşa ermiştir. İyi bilin ki bu dünya hayatı, aldatıcı bir faydadan başka bir şey değildir.

Bütün canlılar ölecek ve amellerinin esas karşılığını âhirette alacaklardır. Bu dünyada çeşitli sebeplerle iyilik ve kötülüklerin karşılığı tam olarak verilmez. Zira dünya imtihan yeri, âhiret ise hesap verme ve karşılık alma âlemidir. Bu sebeple, iyiliğinin karşılığını hemen göremeyenler üzülmemeli, kötülüğüne karşılık bulmayanlar da buna aldanmamalıdır. Îmanla ölerek cehennemden kurtulup cennete nâil olabilenler, en yüce gayelerine kavuşmuşlardır. Zaten Hz. Ali (r.a.) de, تَمَامُ النِّعْمَةِ (tamâmu’n-ni‘meti) “nimetin tamamlanması” ifadesini bu şekilde tefsir etmiştir. (Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, I, 201)

Resûlullah (s.a.s.):

“Cennette bir kamçının kapladığı yer, hiç şüphesiz dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Dilerseniz şu âyet-i kerîmeyi okuyun!” buyurmuş ve ardından bu 185. âyeti tilâvet etmiştir.” (Tirmizî, Tefsir 3/3013. bk. Buhârî, Cihâd 73)

Yine bir hadis-i şerifte:

“Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulmak isterse; ölümünü, Allah’a ve âhiret gününe îman ederek karşılasın ve diğer insanlara, kendisine yapılmasını istediği şekilde muamele etsin!” (Müslim, İmâre 46; Nesâî, Bey’at 25)

Hâdiseye bu yönden bakıldığında, insanın dünyaya bakışı değişir. Buna göre dünya hayâtı, âhiret saadetine nâil olmak için kullanılacak bir vâsıta hükmündedir. Âhiret kazancını hesaba katmadan sırf dünyalık elde etmek için çalışmak ise insanı aldatan değersiz bir ticâret malı gibidir. Dış görünüşü îtibariyle câziptir, ancak hakikatte içi çürümüş, bozulmuş ve işe yaramaz hâle gelmiştir. Kısa bir süre istifade edildikten sonra ölümle faydası nihâyete erer ve kullanılmaz hâle gelir. En mühim gâyesi dünyalık toplamak olan kimse, ölümle yüzleşince ne büyük bir aldanış içinde olduğunu idrak eder.

Bu hakikatleri idrak ederek dünyaya bakışımızı düzeltmeliyiz. Dünyada nice imtihanlarla karşılaşabiliriz ki bunların karşılığını ancak âhirette alabiliriz.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

AHİRETE İMAN NEDİR?

Ahirete İman Nedir?

AHİRETE İMANIN FAYDALARI

Ahirete İmanın Faydaları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.