Al-i İmran Suresinin 53. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Al-i İmran suresinin 53. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Hz. İsâ’nın (a.s.) takipçilerinin imanlarına, niyazlarına değinen ayet-i kerime; Al-i İmran suresinin 53. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz.

Ayet-i kerimede buyurulur:

رَبَّنَٓا اٰمَنَّا بِمَٓا اَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ

“Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve peygambere tâbi olduk; artık bizi şahitlerle beraber yaz.” (Âl-i İmrân, 3/53)

RABBİMİZ! BİZİ ŞAHİTLERLE BERABER YAZ!

Bilgi

Hz. İsâ (a.s.) insanlara tebliğde bulunduğunda kavminin çoğu bundan hoşlanmamış ve hatta onu öldürmek istemişlerdi. Bunu anlayan Hz. İsâ (a.s.), Allah’a giden yolda kimlerin kendisine yardımcı olabileceğini sordu. Sayıca az olan müminler ortaya çıkıp “Allah’ın yardımcıları biziz” cevabını verdiler ve Allah’ın birliğine, Hz. İsâ’nın (a.s.) doğruluğuna şahitlik yaptılar. Bu müminlere “havariler” denir. Yukarıdaki ayet, havarilerin dualarından biri olup ülkemizde müezzinlerin birçoğu teravih namazından sonraki duadan önce bunu okumaktadır.

Mesaj

1. Allah’a iman etmek, gönderdiği peygamberlere tabi olmayı gerektirir.

2. Mümin inandığı şeylere gözüyle şahit olmuş, görmüş gibi kesin olarak inanır.

Kelime Dağarcığı

Âmennâ: Biz inandık, biz iman ettik.

Şahidîn: Gerçeğe tanıklık edenler, şahitler.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. İsa onların inkâr edeceklerini sezince: “Allah’a dâvet yolunda benim yardımcılarım kim olacak?” dedi. Havârîler: “Allah yolunda yardımcıların biziz. Biz Allah’a inandık. Şâhid ol ki, bizler müslümanız!” dediler.
  2. Sözlerine şöyle devam ettiler: “Rabbimiz! İndirdiğin kitaba inandık ve gönderdiğin peygambere uyduk. Artık bizi gerçeğe şâhitlik edenlerle birlikte yaz.”

Hz. İsa (a.s.), İsrâiloğullarını tevhid akidesine ve bir olan Allah’a kulluğa davet etti. Bunun üzerine onlardan pek azı müstesnâ, çoğunluğu iman etmedi. Üstelik bu münkirler, küfürlerini, kötü niyetlerini hatta Hz. İsa’yı (a.s.), öldürme planlarını açıktan hissettirmeye başladılar. Durumun ciddiyetini gören Hz. İsa (a.s.), düşmanlarının sû-i kasdına karşı kendisine yardım edecek kimseler bulmaya karar verdi. Etrafındakilere “Allah’a davet yolunda benim yardımcılarım kim olacak?” (Âl-i İmrân 3/52) dedi. Öncelikle bu yolda kendine yardımcı olacakların, Allah’a iman etmiş, müslüman olmuş, nefsini Allah’a teslim etmiş ve Allah rızâsından başka bir şey düşünmeyerek yardım yapacak kişiler olması gerektiğini bildirmiştir.

Hz. İsa’nın (a.s.) bu çağrısına havârîler[1] icâbet ederek, kendilerinin “Allah’ın yardımcıları” olduklarını, Allah rızâsı için ona yardım edeceklerini söylediler. Çünkü peygambere yardım Allah’a yardım ve peygambere dostluk Allah’a dostluk demekti. Onlar aynı zamanda “Biz Allah’a inandık. Şâhit ol ki biz müslümanız” demekle, Hz. İsa’nın sadece Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuna, Yüce Allah’ın ise gerçek mânada inanılıp teslim olunacak müteâl bir varlık olduğuna, dolayısıyla Îsâ (a.s.)’a herhangi bir ulûhiyetin izafesinin asla mümkün olmadığına bir işarette bulunmuşlardır.

Havârîler, yardım konusundaki niyet ve düşüncelerini Hz. İsa’ya (a.s.) arzettikten sonra, bu kez Yüce Allah’a yönelerek gönüllerini O’na açmışlar, indirdiği kitaba inandıklarını ve gönderdiği peygambere tabi olduklarını ikrar etmişlerdir. Kendilerini, birliğine şâhitlik eden melekler, peygamberler, ilim sahipleri ve hususiyle âhirette bütün ümmetlere şâhit olacak olan Hz. Muhammed (s.a.s.) ve ümmetiyle beraber kılmasını istemişlerdir.

Dipnot:

[1] اَلْحَوَارِيُّ (Havârî) kelimesi Arap dilinde “beyaz, beyazlık, seçilmiş, kusursuz, hâlis, kendisini bir davaya adamış, candan dost ve yardımcı” gibi mânalar taşımaktadır. Terim olarak ise Hz. İsâ (a.s.) tarafından seçilmiş, dini tebliğ ve halkı irşad vazifesinde ona yardımcı olmayı gönüllü olarak tercih etmiş on iki ki­şilik grubu ifade eder. (bk. Taberî, Câmi‘u’l-beyân, III, 390-391) Hatta bir görüşe göre, Hz. İsa (a.s.) ile havârîler arasındaki bu yardım anlaşması sebebiyle Hristiyanlara “yardımcılar” mânasında “Nasârâ” denilmiştir.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com