Al-i İmran Suresinin 83. Ayeti Ne Anlatıyor?

Al-i İmran suresinin 83. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? İnsan için makbul olan kulluğun gönüllü kulluk olduğunu bildiren ayet-i kerime; Al-i İmran suresinin 83. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Ayet-i kerimede buyurulur:

اَفَغَيْرَ د۪ينِ اللّٰهِ يَبْغُونَ وَلَهُٓ اَسْلَمَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَاِلَيْهِ يُرْجَعُونَ

Onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar! Oysa göklerde olanlar da yerde olanlar da isteyerek veya istemeyerek hep O’na boyun eğmişlerdir ve O’na döndürüleceklerdir. (Âl-i İmrân, 3/83)

GÖNÜLLÜ KULLUK

Bilgi

Allah, bütün peygamberleri tek bir dini tebliğ etmekle görevlendirmişti. Bu sebeple, tarihteki her bir peygamber diğerini tasdik etmiş ve onu destekleyeceğine dair Allah’a söz vermişti. Peygamberler böyle yaptığına göre, onlara inananların da bütün peygamberleri tasdik etmesi gerekirdi. Yeni bir peygamber geldiğinde önceki peygambere bağlı olanlar da ona iman etmeliydiler. Fakat Yahudi ve Hristiyanlar bundan kaçınıp yanlış yollara saptılar. Hâlbuki Allah’a boyun eğip teslim olmaktan başka çare bulunamazdı. Her varlık Allah’ın karşısında güçsüzdür.

Mesaj

  1. Kurtuluş arayan kişi, Allah’ın dininden başka bir din aramaz.
  2. İnsan için makbul olan kulluk, gönüllü kulluktur.

Kelime Dağarcığı

Tav‘an: İsteyerek, gönüllü olarak.

Kerhen: İstemeyerek, gönülsüz olarak.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Yoksa onlar Allah’ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde bulunan herkes isteyerek veya istemeyerek Allah’a boyun eğip teslim olmuş durumdadır ve hepsi O’na döndürülüp götürülmektedir.

Allah’ın dininden başka bir din aramak boşunadır. Zira Hak katında makbul tek din odur. O da İslâm’dır; Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmaktır. Gerçekten de göklerde ve yerde olan herkes, gerek isteyerek gerekse istemeyerek Allah’a teslim olmuştur. Dönüş de yine O’nadır. Herkes buna mecburdur. Çünkü varlığı kendinden olan ve var olmak için bir başka şeye muhtaç olmayan tek zat Allah Teâlâ’dır. Yani O, “vâcibü’l-vücuttur.” O’nun dışındakilerin varlıkları ise Allah’a bağlıdır. Allah yaratmadan hiçbir varlığın kendiliğinden var olması mümkün olmadığı gibi, Allah yok etmeden de yine hiçbir varlığın kendiliğinden yok olması imkânsızdır. İşte bu açıdan bütün varlıklar Allah’ın iradesine teslim olmuş ve kudretine boyun eğmişlerdir. Bu da teslimiyetin zirvesidir.

Bir başka açıdan âyet-i kerîme şöyle izah edilebilir:

Allah Teâlâ’nın iki tür kanunu vardır: tekvinî ve teşriî. Tekvinî kanunları, O’nun insan vücudu ve hayatı dâhil kâinatın yaratılışı ve işleyişi için koymuş bulunduğu kanunlardır ki bunlar fizik, kimya, astronomi, biyoloji, zooloji, botanik, sosyoloji, psikoloji gibi bilimlerin konusunu teşkil eder. Teşriî kanunlar ise Allah’ın “din” adı altında koymuş bulunduğu kanunlardır. Bu kanunlardan tekvinî olanlarına bütün varlıklar kayıtsız şartsız itaat eder. Şu kadar ki, bunlar içinde insan hayatıyla ilgili olarak insaının iradesine bırakılmış bazı hayat kanunları da vardır: sabrın selâmet, çalışmanın servet, tedavinin sıhhat getirmesi gibi. Fakat bu kanunları da sebep ve sonuçlarıyla tespit eden yine Allah’tır. Bunun gibi teşriî kanunlara uyup uymamanın sebep ve neticelerini yaratan da Allah’tır. Dolayısıyla bütün kâinatta Allah’ın hükmü geçmektedir ve hiçbir varlık, bu hükmün hâricinde değildir. (Ünal, s. 157)

O halde akılla donatılmış insandan da kâinattaki bu hârikulâde işleyişten, bu eşsiz teslimiyet ve âhenkten ibret alarak Allah’ın emir ve yasaklarına böyle bir teslimiyet göstermesi beklenir.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

ZOR ZAMANLARDA DİNDARLIK

Zor Zamanlarda Dindarlık

PEYGAMBERLERİN ZOR ZAMANLARDA OKUDUĞU DUA

Peygamberlerin Zor Zamanlarda Okuduğu Dua

KARDEŞLİK ZOR ZAMANDA BELLİ OLUR

Kardeşlik Zor Zamanda Belli Olur

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.