A'lâ Suresi 1. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

A'lâ Suresi 1. ayeti ne anlatıyor? A'lâ Suresi 1. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

A'lâ Suresi 1. Ayetinin Arapçası:

سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْاَعْلٰىۙ

A'lâ Suresi 1. Ayetinin Meali (Anlamı):

Yüceler yücesi Rabbinin ismini tesbih et; onu her türlü kusurdan ve ortaktan uzak tut.

A'lâ Suresi 1. Ayetinin Tefsiri:

“Tesbih”; yüce Allah’ın, şanına ve şerefine layık olmayan sıfat ve vasıflardan uzak tutulması ve arındırılmasıdır. اَلْاَعْلٰى  (A‘lâ) sıfatı, mekan itibariyle yüksek olmak anlamında değil, ezici güç ve iktidar sahibi olmak anlamındadır. Bu bakımdan “A‘lâ” hem “Rabb” hem de “isim” kelimelerinin sıfatı olabilir. Buna göre mâna: “Yüce Rabbinin ismini” veya “Rabbinin yüce ismini tesbih et” olur. Bu bakımdan yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm ve sünnette vasfedilen isimlerle anılmalı, mâna bakımından noksanlık ifade eden ve yanlış anlaşılmalara sebep olan isim ve sıfatlarla anılmamalıdır. Allah için kullanılan isim ve sıfatlar, Allah’a kullanıldığı gibi yaratıklara verilmemelidir. Ayrıca Allah’ın isimlerini tâzimle anmak gerekir. Bu isimler alay ile, hafife alınarak fuzûli işlerin yapıldığı uygunsuz yerlerde anılmamalıdır. İmam Malik (r.h.) ile alakalı şu nükte ne kadar mühimdir:

Anlatıldığına göre İmam Malik, bir dilenci para istediğinde, şayet vermeye gücü yetmiyorsa, başkalarının dediği gibi “Sana Allah versin” demez, dilenci de bir şey söylemeden kızgın bir halde çeker gidermiş. O, diğer insanlar gibi davrandığında, dilencinin sırf bu sebepten ötürü Allah’a isyan edebileceğinden çekinirmiş.

Allah Resûlü (s.a.s.) bu âyet-i kerîme nâzil olduktan sonra secde ederken سُبْحَانَ رَبِّيَ الأعْلٰي (Sübhâne Rabbiye’l-a‘lâ) denmesini; Vakıa sûresinin son ayetinin inmesinden sonra da rukû ederken سُبْحَانَ رَبِّي الْعَظ۪يمِ (Sübhâne Rabbiye’l-azîm) denmesini istemiştir. (Ebû Dâvûd, Salât 147; İbn Mâce, İkâme 20)

Âyet-i kerîmede “Rabbini” değil “Rabbinin ismini tesbih et” emri vardır. Çünkü bu dünyada Allah Teâlâ’nın zâtı bizim akıl ve zihinlerimizin doğrudan doğruya yönelip idrak etmesinden çok yücedir. O’nu tanımamız ancak sıfatlarına delalet eden isimler ve bunların görülen eserleri aracılığıyla olmaktadır.

Yüce Rabbin ismini tesbih etmemiz emredildikten sonra, O’nun her an tesbih ve tenzihe layık olduğunu gösteren fiilleri ve eserleri sıralanmaktadır. Bu eserler üzerinde ciddi olarak durulduğu takdirde, Cenâb-ı Hakk’ın söz kalıplarına sığmayacak derecede yüce olduğu anlaşılacaktır:

A'lâ Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

A'lâ Suresi 1. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.