A'lâ Suresi 17. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

A'lâ Suresi 17. ayeti ne anlatıyor? A'lâ Suresi 17. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

A'lâ Suresi 17. Ayetinin Arapçası:

وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ

A'lâ Suresi 17. Ayetinin Meali (Anlamı):

Oysa âhiret hayatı hem çok daha hayırlı, hem de devamlıdır.

A'lâ Suresi 17. Ayetinin Tefsiri:

Şüphesiz kendini arıtan; Kur’an’ın ve Peygamberin öğütlerine kulak verip kalbini küfür, şirk ve kötü ahlâktan, bedenini madi mânevî pisliklerden, zekât verip malını kul hakkından temizleyen böylece takvâ ve haşyet duygularını geliştirip artıran ve Allah huzurunda temize çıkmak için çalışıp çabalayan; kalbiyle ve diliyle Allah Teâlâ’yı zikredip O’nu sürekli hatırda tutan ve farz namazlar başta olmak üzere vacip ve sünnet diğer namazlara da devam eden felâha erer; korktuklarından kurtulur ve umduklarına kavuşur.

İnsanın sorumlu olduğu bütün fiil ve davranışlar üç grupta toplanabilir. Birincisi kalpten yanlış inanç ve bozuk düşünceleri temizlemektir ki ayetteki اَلتَّزَكّ۪ي (tezekkî) buna tekâbül eder. İkincisi Allah zü’l-celâli zâtı, sıfatları ve fiileriyle tanıyıp sürekli Allah bilinci ile yaşamaktır ki buna da ayetteki اَلذِّكْرُ (zikir) karşılık gelir. Üçüncüsü ise Allah’a kulluk ve mahlukatına hizmetle sürekli meşgul olmaktır ki ayetteki اَلصَّلٰوةُ (salât) kelimesi de bunu karşılar. Zira salât, tevazu ve huşûdan ibarettir. Dolayısıyla bu üç lafızla müslümanın sorumlu olduğu bütün vazifelere işaret edilmiştir. Kalbini Allah bilinciyle aydınlatan kişinin diğer bütün azalarından bu tevazu ve huşûun göstergeleri ortaya çıkar.

Cenâb-ı Hak secdeye elverişli yüzler, ibret almaya elverişli gözler, hizmete elverişli bedenler, mârifete elverişli kalpler ve ve muhabbete elverişli gönüller yaratmıştır, Eğer insan dili tevhid okuyan, kalbi Allah’ı tanıyan ve bedeniyle kulluk eden biriyse üzerindeki bu nimetlerin kıymetini bilmesi gerekir. Fakat o, kendini kurtuluşa götürecek işler yapmıyor bilakis dünya hayatını tercih ediyor; orada hemen elde edebileceği yeme, içme, eğlenme ve benzeri zevklerin peşine düşüyor ve bütün varlığını o uğurda harcıyabiliyor. Âhiret mutluluğunu temin edecek hayırlı, temiz ve güzel işleri erteleyebiliyor. Halbuki nimetleri ve lezzetleri itibariyle âhiret hayatı, şüphesiz dünyadan çok daha iyi, üstün ve ebedidir. Orada hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir beşer aklının düşünmediği emsalsiz nimetler bulunmaktadır. Diğer yönden dünya gelip geçici, cennetteki hayat ise ebedidir, süreklidir. Onda asla kesinti olmayacaktır. O halde dünya hayatını tercih edip günden güne korkunç uçurumlara doğru yuvarlanarak sonunu berbat etmektense, âhiret hayatını tercih edip orada huzur ve mutluluğa erdirecek sâlih ameller işlemek, dünyadaki sıkıntı ve zahmetlere de bu gayeyle sabretmek daha uygun bir yol olacaktır.

Kur’an’ın bu eşsiz mesajlarına mü’min, kâfir veya Ehl-i kitap tüm insanlar kulak vermelidir. Zira:

A'lâ Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

A'lâ Suresi 17. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...