A'lâ Suresi 8. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

A'lâ Suresi 8. ayeti ne anlatıyor? A'lâ Suresi 8. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

A'lâ Suresi 8. Ayetinin Arapçası:

وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرٰىۚ

A'lâ Suresi 8. Ayetinin Meali (Anlamı):

Biz, her hususta dine uygun tarzda gâyeni gerçekleştirebilmen için yürümen gereken yolu sana kolaylaştıracağız.

A'lâ Suresi 8. Ayetinin Tefsiri:

Kâinattaki eşsiz güzellik ve nizama, bu mükemmel düzeni dağılıp yok olmaktan koruyan yüce yaratıcıya değinildikten sonra, kendisine indirilen Kur’ân-ı Kerîm ayetlerinden az da olsa bazı kısımlarını kaybetmekten ya da unutmaktan tir tir titreyen ve onu okuyup ezberlemek için kendini yoran Allah Resûlü (s.a.s.)’e bu bakımdan büyük müjdeler içeren ayetler gelmektedir. Bu ayetler Kur’an’ın ezberlenmesi ve korunması hususunda Peygamber Efendimize tam bir güven telkin etmekte ve inen ayetlerin herhangi bir zorlanmaya gerek kalmaksızın hafızasına kaydedileceğini ve bir daha asla unutmayacağını müjdelemektedir.

Hakikaten Sevgili Peygamberimiz Cebrâil’in kendisine getirdiği ayetleri unutmamak için korkudan aceleyle tekrarlardı. (bk. Tâhâ 20/114; Kıyâmet 75/16-19) Bu yüzden yüce Allah değerli elçisine: “Rasûlüm! İşte biz böylece sana emrimizle ölü kalplere hayat bahşeden bu Kur’an’ı vahyettik. Yoksa daha önce sen kitap nedir, iman nedir, bilmezdin...” (Şûrâ 42/52) ayeti gereğince onun daha önce kitap nedir, iman nedir bilmezken bundan böyle Cebrâil vasıtasıyla okuyacağı bir kitap olan Kur’an’ı vahyederek bunu ona okutacağını, hafızasına yerleştirip iyice belleteceğini haber vermektedir.

Kur’ân-ı Kerîm Allah Resûlü (s.a.s.)’e bir mûcize olarak indirildiği gibi, her ayetin ona Allah tarafından tek tek ezberletilmesi ve bir daha unutmaması da bir başka mûcizedir. Buna göre Peygamberimizin, kendisine okunan bir kelimeyi unutarak yerine aynı anlamda farklı bir kelime dahi söylemesi mümkün değildir. Bu unutmama va‘dinin gelecek zamanları da kapsayacak şekilde haber verilmesi ve öylece vuku bulması da diğer bir mûcize olmuştur. Dolayısıyla âyet-i kerîmedeki “okutmak”tan kastedilen “ezberden okutmak”tır; yoksa yazı ile yüzünden okutmak değildir. Unutmamaktan maksadın, inen ayetlerin gereği ile amel etmek olduğu da anlaşılabilir.

Burada bir garanti verilmekte ancak, “Allah’ın dilediği başka” kaydıyla buna bir istisna getirilmektedir. Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’in Kur’an’ı ezberlemesi, kendi kabiliyet ve istidadıyla başardığı bir iş değil, tamamen sonsuz kerem sahibi Allah’ın lutuf ve yardımıyla olmuştur. Her şeyin mutlak sahibi Cenâb-ı Hak olduğundan, şayet O dilerse istediğini yapar, sana da Kur’an’ı unutturabilir. Sana garanti verdi diğe kendini aciz bırakmış değildir. Onu hiçbir şey aciz bırakamaz. Dilerse böyle bir hafıza kuvveti verdikten sonra onu geri alabilir, hatta bütünüyle yok edebilir. (bk. İsrâ 17/86)

Şunu da gözden uzak tutmamak gerekir ki Hak Teâlâ sevgili Peygamberine değişik hikmetlere dayalı olarak bir kısım ayetleri tamamen unutturmuş olabilir. Bunlar neshedilerek uygulamadan kaldırılmış ayetlerdir.

Ayetteki istisna zaman ve miktar açısından “azlık” bildiriyor da olabilir. Zira Allah Resûlü bazı ayetleri bir anlık unutabiliyordu. Rivayete göre Resûl-i Ekrem (s.a.s.) bir gün sabah namazını kıldırırken bir ayeti atlamış, Übey b. Ka’b: “Ey Allah’ın Rasûlü, siz şu ayeti okumadınız, yoksa nesh mi oldu?” diye sormuş, Sevgili Peygamberimiz de: “Hayır okurken ben bu ayeti unutmuşum” buyurmuştur. (Buhârî, Ezan 69; Müslim, Mesâcid 97-99)

Şu kadar var ki bu tür unutmalar, daimî değil anlık durumlardır. Peygamberimizin bu neviden unutmaları beşer olması cihetiyle normaldir. Fakat Efendimiz için devamlı ve tamamen unutma söz konusu değildir.

Burada açığı da gizliyi de çok iyi bilen Yüce Allah, fert ve toplum olarak herkesi ilâhî murakabe altında yaşamaya çağırmaktadır. Sonra Peygamberimiz (s.a.s.)’e ve onun mübârek şahsında her mü’mine, istikbâle ait müjdeler vermektedir. Allah’ın her şeyi gördüğü ve bildiği şuuruyla istikâmet üzere hareket ettiği takdirde onu:

    Her hususta en kolay yola ve gayeye erdireceğini,

    Gerekli her işi kolaylıkla yapıp bitirebileceği bir kabiliyet ve istidâdı ona yerleştireceğini,

    Buna bağlı olarak bilgide, amelde, eğitim-öğretimde ve insanlara dini tebliğde en kolay yolu ona göstereceğini müjdeler. Çünkü, en büyük gayelere en kolay yollardan varmak, Peygamberimiz (s.a.s.)’in getirdiği İslâm dini ve şeriatinin bir hususiyetidir.

Bunun da temeli tevhid inancı, ihlas, doğru bilgi ve bu bilgiye göre ihlaslı ameldir. Her kolaylığın başı budur. Öyleyse:

A'lâ Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

A'lâ Suresi 8. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...