"Alacaklı Olanın Söz Söylemeye Hakkı Vardır" Hadisi
Alacaklının alacağını istemesi nasıl olur? "Onu bırakınız. Çünkü alacaklı olanın söz söylemeye hakkı vardır" hadisinde anlatılmak istenen nedir?
Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir adam alacağını istemek üzere Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi ve Peygamberimiz'e karşı ağır bir ifade kullandı. Bunun üzerine ashâb ona haddini bildirmek istediler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– "Onu bırakınız. Çünkü alacaklı olanın söz söylemeye hakkı vardır" buyurdu. Sonra da:
– "Onun devesiyle aynı yaşta olan bir deve veriniz" diye emretti. Sahâbîler:
– Yâ Resûlallah! Ancak onun devesinden daha iyi olan yaşlısını bulabiliyoruz, dediler. Peygamber Efendimiz:
– "O halde onu veriniz; şüphesiz ki sizin hayırlınız borcunu en güzel şekilde ödeyendir" buyurdu. (Buhârî, İstikrâz 4, Vekâlet 6, Hibe 23; Müslim, Müsâkât 120. Ayrıca bk. Tirmizî, Büyû‘ 75; Nesâî, Büyû‘ 64)
Hadisin Açıklaması
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bir beşer olarak içinde bulunduğu toplumda bütün insanlarla birlikte yaşamakta idi. Hatta peygamberlik vazifesi gereği onlarla herkesten daha çok iç içeydi. Çünkü kendisine inzâl olunan Kur'an'ı, Allah'ın emirlerini ve yasaklarını bütün insanlara tebliğ edip ulaştırmakla mükellefti. Bu görevin insanlarla daha çok içli dışlı olmayı gerektirdiği açıktır.
Her insan gibi onun da sevinçli ve kederli anlarının olması, alışveriş yapması, borç alması, borç vermesi ve benzeri sosyal ilişkiler içinde bulunmasından daha tabiî bir şey olamaz. Ancak o, bütün bunları yaparken çevresine örnek bir tavır sergilemek ve insanlara önderlik yapmakla başkalarından ayrılır.
Bazı hadis şârihleri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e gelen ve macerası anlatılan, fakat adı zikredilmeyen bu kişinin Zeyd İbni Şu'be el-Kinânî olduğunu belirtmişlerdir. Zeyd, o sırada henüz İslâm'la müşerref olmamıştı. Daha sonra müslüman olduğu kesin olarak bilinmektedir. İmam Ahmed İbni Hanbel'in rivayetinde belirtildiğine göre, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ondan bir deve ödünç almış, böylece kendisine borçlanmıştı.
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz borçlanmaktan Allah'a sığındığı halde, zaruri ihtiyaç durumunda borçlanmanın câiz olduğunu bu ve benzeri rivayetlerle ümmetine göstermiştir. İhtiyaç halinde borçlanmak bütün İslâm âlimlerine göre câizdir. Fakat ihtiyacı yokken borçlanmak câiz görülmemiştir.
Alacaklı durumunda olan Zeyd, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e gelip ağır sözler söyleyince sahâbe-i kirâm onu bu kaba davranışından dolayı cezalandırmak istemiş, fakat Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buna izin vermemiştir. Borçluya ağır sözler söylemek bedevilerin âdeti idi. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bunu biliyordu. Bu ağır söz, söğüp saymak veya küfrünü gerektirecek tarzda bir davranış içine girmek şeklinde anlaşılmamalıdır. Sadece hakkını almak için kaba davranmaktan ibarettir.
Bu sebeple Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, "Onu bırakınız, çünkü hak sahibinin söz hakkı vardır" buyurmuştur. Fakihler bu hadisten birtakım sonuçlar çıkarmışlardır. Buna göre, herhangi bir hayvanı ödünç almak ulemânın bir çoğuna göre câizdir. Bir kimse bedenen sağlam ve bir mecliste hazır olsa bile bir başkasını borcunu ödemeye veya birtakım işlerini takibe vekil tayin edebilir. Zira Peygamberimiz bu hadiste sahâbeyi kendi borcunu ödemeye vekil kılmıştır.
Bir malı ödünç alan kimse, cins, tartı veya ölçü itibariyle aldığından daha iyisini alacaklıya verebilir. Bu bir iyilikten ve hayırdan ibarettir. Ancak iki tarafın da başlangıçta böyle bir fazlalığı ve daha iyisini alıp vermeyi şart koşmamış olmaları gerekir. Böyle bir şart koşulursa o fâiz sayılır. Hadîs-i şerîfte görüldüğü gibi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in alacaklısına verdiği daha iyi deve böyle bir şarta bağlı değildi.
Hadisten Öğrendiklerimiz
- Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir beşer olarak, başka insanların karşılaştığı her davranışa muhatap olmuştur.
- İnsanlar arasında hüsn-i muâmele dediğimiz iyi geçim esastır. Katı ve kaba davranana onun gibi değil, eğitici ve ders verici tarzda davranmak gerekir.
- Kâfirle alışveriş ve alacak borç muamelesinde bulunmak câizdir.
- Borç alınan malın daha iyisini ve daha fazlasını vererek borcunu ödemek câizdir. Ancak bu önceden böyle bir şarta bağlanmamış olmalıdır.
- İhtiyaç olmadan borç almaktan sakınmak gerekir.
Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları