Alak Suresi 6. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Alak Suresi 6. ayeti ne anlatıyor? Alak Suresi 6. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Alak Suresi 6. Ayetinin Arapçası:
كَلَّٓا اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰىۙ
Alak Suresi 6. Ayetinin Meali (Anlamı):
Hayır! Gerçek şu ki insan azgınlaşır;
Alak Suresi 6. Ayetinin Tefsiri:
Cenâb-ı
Hakk’ın yaratma, ilim öğretme gibi en mühim ikramlarını unutan insan Rabbini de
unutur ve bütün bunları kendisinden zanneder. Kimseye muhtaç olmadığını
düşünür. Hatta maddi mânevî her şeyinin bütünüyle kendisine bağlı bulunduğu
Rabbini de unutur. Ona da muhtaç olmadığı gafletine kapılır. Bunun en açık
göstergesi, Allah’ı temsil eden Peygamberi yalanlaması ve Allah’ın kelamı olan
Kur’an’ı reddetmesidir. Böylece kibir ve gurura kapılarak azgınlık yapmaya
başlar. Çıkmaz sokaklarda helâk olur. Kur’ân-ı Kerîm İblîs, Kârun ve Bel‘âm
gibi “malımı, makâmımı ve ilmimi kendim çalışarak kazandım” diyen bedbahtları
buna misal vermektedir.
Hz.
Mevlânâ’nın anlattığı şu ibretli hikâye insanın içine düştüğü bu gaflet hâlini
ne güzel ifade eder:
“Küçük
bir fâre bir devenin yularını kapmış, eline almış, kurula kurula gidiyordu. Deve, kendi huyu, uysal tabiatı
yüzünden, onunla yol alıp giderken fâre, kendi küçüklüğünü göremeden: «Ben ne
büyük bir pehlivanmışım, bir yiğitmişim» diye böbürleniyordu. Deve fârenin bu düşüncesini
anladı: «Hoş, şimdi ben sana, senin gerçek mahiyetini gösteririm» dedi. Gide
gide kocaman bir filin bile geçemeyeceği büyük bir nehrin kenarına geldiler.
Fâre orada durdu; şaşırıp kaldı. Deve; «Ey dağda, ovada bana arkadaşlık eden!»
dedi. «Neden durakladın? Neden şaşırıp kaldın? Haydi, yiğitçe nehrin içine gir.
Sen benim kılavuzumsun, öncümsün. Yol ortasında böyle şaşırıp kalma, susma!»
Fâre; «Arkadaş!» dedi «Bu su pek büyük, pek derin bir su; boğulurum diye korkuyorum.»
Deve: «Dur bakalım suyun derinliği ne kadarmış?» diyerek hemen nehrin içine
ayağını bastı. «Ey kör fâre!» dedi, «Su diz boyu imiş, ne diye şaşırdın, aklın
başından gitti?» Fâre dedi ki: «Nehir sana göre karınca, bize göre de ejderha
gibidir. Çünkü dizden dize fark vardır. Ey hünerli deve! Su sana diz boyu ama,
benim başımı yüz arşın geçmede.» Deve: «Öyleyse» dedi «bir daha terbiyesizlik
etme ki; onun kıvılcımı ile bedenin ve canın yanmasın! Sen, kendin gibi
fârelerle boy ölçüş; fakat fârenin deveye söylenecek bir tek sözü bile olamaz!»
Fâre: «Tövbe ettim, pişman oldum. Allah için olsun şu öldürücü, şu boğucu sudan
beni geçir! diye yalvardı. Deve ona acıdı da: «Haydi» dedi «sıçra da hörgücümün
üstüne çık, otur! Bu sudan geçmek veya başkalarını geçirmek benim işimdir. Ben
senin gibi yüz binlercesini geçiririm.»[1]
Ey
gafil insan! Mademki peygamber değilsin, ötelerden haber alamıyorsun, sana
uyanlar da yok; bu yolda haddini bil, geri kal! Büyük bir velînin arkasından
yürü ki, bir gün nefsaniyet kuyusundan çıkıp Hz. Yûsuf gibi bir mâna padişahı
olasın. Mademki bir mâna padişahı olamadın, hiç değilse sadık bir kul ol! Mademki
gemici değilsin, gemi kullanmaya kalkışma! Mademki alış verişten anlamıyorsun,
bu işte olgun değilsin, yalnız başına dükkan açma! Nefsanî arzulardan elini
yıka, temizle; sonra iyi işler hamurunu açmaya bak!” (Mevlânâ, Mesnevî,
3436-3455. beyitler)
Bu
misâle göre bir damlacık sudan, rahme tutunmuş basit bir maddeden yaratılıp
neticede en güzel biçimi alan insan, ilâhî kudret karşısındaki hiçlik ve
acziyetini hiçbir zaman unutmamalıdır. Çünkü her ferdin dönüşü mutlaka ve
kaçınılmaz olarak Rabbine olacaktır. Bu dönüş ihtarı, Hak âşığı ârif kullar
için bir vuslat müjdesi iken, gâfiller için büyük bir ikaz ve tehdittir.
Birbirine
zıt bu iki grubun durumunu aydınlatmak üzere buyruluyor ki:
[1] Bu hikâyede fâre; başından büyük
işler görmeye kalkışan, kendini başkalarından üstün gören, böbürlenen bir
kişinin sembolü olduğu gibi; deve de sabırlı, tecrübeli, olgun bir insanı
göstermektedir.
Alak Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Alak Suresi 6. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...