Ali İmran 144. Ayeti Ne Anlatıyor?

Müslümanlar Peygamber Efendimizin (s.a.v) vefatını nasıl karşıladılar? Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer (r.a) Efendimizin (s.a.v) vefatı ile ilgili neler söylüyor?

Allah Rasûlü’nün vefâtı üzerine müslümanlar Mescid’de ağlamaya başladılar. Ömer (r.a):

“–Hiç kimsenin «Muhammed öldü!» dediğini duymayayım! Yoksa kılıcımla boynunu vururum! Rasûlullah (s.a.v), Hz. Mûsâ’nın bayıldığı gibi bayılmıştır!” diyerek konuşup duruyordu. Öyle ki çok konuşmaktan ağzı köpürmüştü.

Ebû Bekir (r.a), acı haberi alınca hemen atına binip Medîne’ye geldi. Peygamber Efendimiz’in yüzünü açtı. Sonra üzerine kapandı, ağlayarak mübârek alınlarından öptü ve:

“‒Vallahi, Rasûlullah (s.a.v) vefât etmiş! İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn. (Bizler Allah’a âidiz, Allah’ın kullarıyız ve yine O’na dönücüleriz!) Anam babam, Sana fedâ olsun! Vallahi Allah Sana ölüm acısı iki kere tattırmayacak! Sen bir kere ölmüş ve mukadder olan ölüm geçidini geçmiş bulunuyorsun! Bundan sonra Sen’in için bir daha ölmek yoktur! Vâh benim peygamberim!” dedi.

Sonra eğilip mübârek yüzlerinden öptü. Başını kaldırdıktan sonra:

“‒Vâh benim dostum!” dedi ve eğilip mübârek alınlarından öptü. Tekrar:

“‒Vâh benim güzîdem, seçkinim!” dedi ve yine mubarek alınlarından öptü. Sonra da:

“‒Sen sağ iken de güzeldin, vefâtından sonra da güzelsin! Sen’in sağlığın da vefâtın da ne güzel!” diyerek Allah Rasûlü (s.a.v)’in mübârek yüzlerini örttü ve dışarı çıktı.

Ömer (r.a), hâlâ Efendimiz’in vefât etmediği yönündeki konuşmasını sürdürüyordu. Hz. Ebû Bekir ona:

“–Otur artık ey Ömer!” dedi.

AYETİ DUYUNCA ACI YÜKLÜ SESLERİ ARŞA YÜKSELDİ

Hz. Ömer onu dinlemedi. Ebû Bekir (r.a), sözünü iki üç kere tekrarladı ve konuşmaya başladı:

“‒Allah Teâlâ, Rasûlü’ne daha aranızda iken vefât haberini vermişti. Sizlerin de (eceliniz gelince) öleceğinizi haber vermiştir. Rasûlullah (s.a.v) vefât etmiştir! Sizlerden de hiç kimse sağ kalmayacaktır. Kim Muhammed’e tapıyor ise bilsin ki, Muhammed (s.a.v) vefât etmiştir. Kim de Allah’a ibâdet ediyorsa, hiç şüphesiz Allah Hayy’dır, ölümsüzdür. Allah Teâlâ:

«Muhammed, bir Rasûl’dür. O’ndan önce de rasûller gelip geçmiştir. Şimdi O, ölür veya öldürülürse, ökçelerinizin üzerinde gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim, böyle geri dönerse, elbette ki Allah’a hiçbir şekilde zarar vermiş olmaz. Allah Teâlâ, şü­kür ve sebât edenlere mükâfat verecektir.»[1] buyurmuştur.”

İnsanlar bu âyet-i kerimeyi işitince Allah Rasûlü’nün vefât ettiğine artık iyice kanaat getirdiler. Öyle bir feryat kopardılar ki, acı yüklü sesleri Arş’a yükseldi…

İnsanlar o derece şaşkınlığa düşmüşlerdi ki, Ebû Bekir (r.a) okuyuncaya kadar, bu âyetin nâzil olduğunu bilmiyor gibiydiler.

Ömer (r.a) şöyle der:

“Vallahi o güne kadar bu âyeti sanki hiç işitmemiş gibiydim! Onu Ebû Bekir’den dinleyince dehşet içinde kaldım. Ayaklarım beni tutmaz olmuştu. Dizlerimin bağı çözüldü ve bulunduğum yere yığılıverdim.”[2]

[1] Âl-i İmrân, 144.

[2] Bkz. Buhârî, Meğâzî, 83; Abdürrezzâk, V, 436; Heysemî, IX, 32; İbn-i Sa’d, II, 266–272.

İslam ve İhsan

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PEYGAMBERİMİZİN HASTALANMASI VE VEFATI KISACA

Peygamberimizin Hastalanması ve Vefatı Kısaca

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.