Ali Kuşçu Kimdir?

Ali Kuşçu kimdir, ne yapmıştır? Bilim insanı; Ali Kuşçu’nun hayatı ve eserleri...

Türk astronom ve matematikçisi Ali Kuşçu, Timur Devleti’nin döneminde Semerkant’ta yetişti. Osmanlı ülkesinde büyük bir şöhret kazandı.

ALİ KUŞÇU “KUŞÇU” LAKABINI NASIL ALMIŞTIR?

Ali Kuşçu’nun asıl adı Alâeddin Ali, babasının adı Muhammed’dir. Doğum yeri ve tarihi tam olarak bilinmemekle beraber XV. yüzyıl başlarında Semerkant’ta dünyaya geldiği tahmin edilir. Babası, Uluğ Bey’in doğancıbaşısı olduğu için “Kuşçu” lakabıyla anılır.

ALİMLERİN KORUYUCUSU OLAN ALİM

Kendisi de büyük bir âlim olan ve âlimleri koruyan Uluğ Bey, Ali Kuşçu’yu ya doğrudan doğruya babası vasıtasıyla veya aslen Bursalı olan ve tahsil için Mâverâünnehir’e giden Kādîzâde-i Rûmî aracılığıyla tanıyarak ona ders verdi. Dolayısıyla o, matematik ve astronomi alanındaki temel bilgileri Semerkant’ta Uluğ Bey, Kādîzâde-i Rûmî ve Gıyâseddin Cemşîd’den aldı.

Rivayete göre, bir türlü ilme doymayan Ali Kuşçu, Uluğ Bey ve Kādîzâde’den izin alamama endişesiyle gizlice Kirman’a gitti. Orada birçok kitabın yanı sıra Nasîrüddîn-i Tûsî’nin Tecrîdü’l-kelâm adlı eseriyle şerhini de okuma fırsatı buldu ve daha sonra Tûsî’nin eserini Şerhu’t-Tecrîd adıyla şerhederek Ebû Saîd Han’a takdim etti. Tekrar Uluğ Bey’in yanına döndüğünde ona Kirman’da kaleme aldığı Hallü eşkâli’l-kamer adlı risâlesini sunarak takdirini kazandı. Bundan sonra ilmini ilerletmek üzere Uluğ Bey tarafından Çin’e gönderildiği ve dönüşünde dünyanın yüzölçümünü, ayrıca meridyeni hesap ettiği bilinmektedir.

ALİ KUŞÇU, FATİH SULTAN MEHMET İLE NASIL TANIŞTI?

Uluğ Bey’in 1449 yılında öldürülmesinden sonra koruyucusuz kalan Ali Kuşçu, Timur Devleti’nin sarayından ayrılarak hac maksadıyla Mekke’ye giderken Tebriz’e uğradı. Burada Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’dan büyük ilgi gördü ve elçilik göreviyle Fâtih Sultan Mehmet katına gönderildi.

İlmine hayran olan Fâtih’in ısrarı üzerine elçilik görevini tamamladıktan sonra İstanbul’a döndü ve yol boyunca büyük törenlerle, armağanlarla karşılandı. Fâtih 1473’te Uzun Hasan üzerine yaptığı sefere birlikte götürdüğü Ali Kuşçu’yu dönüşte Ayasofya Medresesi’ne müderris tayin etti. Bu tayin İstanbul’da astronomi ve matematik alanındaki çalışmalara canlılık getirdi. Hatta Ali Kuşçu’nun derslerini ilim adamları dahi takip ettiler.

ALİ KUŞÇU’NUN BULUŞLARI

Ali Kuşçu’nun Fâtih zamanında Molla Hüsrev’le birlikte Semâniye medreselerinin programını düzenlemeye memur edildiği de rivayet edilir. İstanbul’un boylamını, eskiden belirlenmiş olan 60 derecelik değeri düzeltip 59 derece, enlemini de 41 derece 14 dakika olarak tesbit ettiği bilinir. Fâtih Camiî’nde de bir basîtesi (güneş saati) vardır.

ALİ KUŞÇU’NUN ESERLERİ

Astronomi-Matematik: Risâle fi’l-heye, Risâle fi’l-hisâb, er-Risâletü’l-fethiyye, er-Risâletü’l-Muhammediyye, Şerh-i Zîc-i Ulug Beg, Şerhu’t-Tuhfeti’ş-şâhiyye.

Kelâm ve Usûl-i Fıkıh: eş-Şerhu’l-cedîd ale’t-Tecrîd, Hâşiye ale’t-Telvîh.

Dil-Gramer: Şerhu’r-Risâleti’l-vaziyye, Risâle fî vazi’l-müfredât, Unkūdü’z-zevâhir, Şerhu’ş-Şâfiye li’bni’l-Hâcib, Fâide li-tahkīki lâmi’t-tarîf, Risâle Mâ ene kultü, Risâle fi’l-hamd.

ALİ KUŞÇU NE ZAMAN, NEREDE VEFAT ETTİ?

Ali Kuşçu 15 Aralık 1474’te İstanbul’da vefat etti ve Eyüp Sultan Türbesi civarına defnedildi. Yetiştirdiği talebeler arasında torunu Mîrim Çelebi ile Molla Lutfî meşhurdur.

Kaynak: DİA

 

İslam ve İhsan

İSTANBUL'DA ASTRONOMİ VE MATEMATİĞİ CANLANDIRAN BİLGİN: ALİ KUŞÇU

İstanbul'da Astronomi ve Matematiği Canlandıran Bilgin: Ali Kuşçu

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.