![](https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/02/alim-ve-gunahkar-arasinda-gecen-ibretlik-hadise-198380.jpg)
Alim ve Günahkar Arasında Geçen İbretlik Hadise
Hazret-i Îsâ -aleyhisselâm- zamanında, ömrünü câhillik ve azgınlıkla hebâ etmiş, gaddar, merhametsiz, günahkâr bir adam ile Hazret-i Îsâ'nın ziyaret ettiği alim arasında geçen hadise.
Şeyh Sâdî Hazretleri şöyle bir kıssa nakleder:
“Hazret-i Îsâ -aleyhisselâm- zamanında, ömrünü câhillik ve azgınlıkla hebâ etmiş, gaddar, merhametsiz, günahkâr bir adam varmış. Adam o kadar çok kötülük işlemişti ki, günah defterinde artık yazılacak yer kalmamıştı…
Îsâ -aleyhisselâm- bir gün çölden dönerken, bir âbidin hücresine uğradı. Halktan uzaklaşıp bir köşeye çekilmiş olan bu âbid, Îsâ -aleyhisselâm-ʼı görünce, derhâl ayağa kalktı ve onun ayaklarına kapandı.
Bahsi geçen günahkâr adam da onları uzaktan seyrediyordu. Bir fakir, bir zenginin eline nasıl bakarsa, o da onlara öyle imrenerek bakıyordu. Hem utanıyor, hem de hasretle onları süzüyordu. İçi yanıyor, gafletle geçirdiği ömrü için cân u gönülden af diliyor ve gözlerinden bulut gibi yaş dökerek şöyle diyordu:
«Ömrüm heder oldu. İyilik nâmına hiçbir şey elde edemedim. Kimse benim gibi olmasın ve Allah hiçbir kulunu benim durumuma düşürmesin!
Yâ Rabbi, günahlarımı affet! Şâyet beni bağışlamazsan, bu günahlar bana en fenâ yoldaştır!..»
Günahkâr adam, mahcûbiyetten başını önüne eğmiş, derin bir pişmanlıkla hüngür hüngür ağlıyor ve; «İlâhî, imdâdıma yetiş, elimden tut, Sen düşmüşlerin elinden tutansın!» diyordu.
Bu ihtiyar ve gözü yaşlı günahkâr bir köşede böyle inlerken, öte yandan o âbid de gururla uzaktan ona bakıyor, kaşlarını çatmış şöyle diyordu:
«‒Bu uğursuz herif, ne diye bize bakıyor? Yine bir kötülük peşinde mi acaba? Yoksa yanımıza mı gelmek istiyor? Ne haddine ve ne yüzle! O, gırtlağına kadar günaha batmış, ömrünü boş yere geçirmiştir… Ne iyilik yapmış ve ne hayır işlemiş ki, Mesîh ile ve benimle görüşmek istiyor? Keşke karşımdan yıkılıp Cehennemʼe gitse! Ondan nefret ediyorum ve iğreniyorum. Ateşi belki bana da dokunur; onun için ey Allâh’ım, yarın mahşer günü beni bu adamla haşretme!»
Tam bu sırada Cenâb-ı Hak’tan Îsâ -aleyhisselâm-’a şöyle bir vahiy geldi:
«Bu iki kulumdan biri âlim, diğeri câhildir. Bununla beraber, Ben ikisinin de duâsını kabul ettim.
Bu günahkâr, ömrünü heder etmiş ama inleyerek ve içi yanarak Bana yalvardı. Bir kimse kendini âciz görüp huzûruma gelirse, onu lûtuf, kerem ve ihsânımdan mahrum etmem. Onun günahlarını bağışlayıp Cennetʼime alırım.
Âbid adama gelince; mâdemki kıyâmette o günahkârla bir arada bulunmak istemiyormuş, hiç merak etmesin, günahlarından nedâmet duyan o ihtiyarı Cennetʼe, onu da Cehennemʼe alırım. Zira günahkârın ciğeri pişmanlık ateşiyle yandı; âbid ise ibadetine güvendi. Âbid bilmelidir ki, Benʼim yanımda zavallılık ve bîçârelik; gururdan ve kendini beğenmişlikten daha hayırlıdır.”
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2025 – Şubat, Sayı: 468
YORUMLAR