Alkolsüz Bira İçmek Caiz midir?

Yrd. Doç.Dr. Ahmet Hamdi Yıldırım, "Alkolsüz bira içmek caiz midir?" sorusunu cevaplıyor.

Alkolsüz bira ifadesindeki alkolsüz ifadesi içinde hiç alkol olmadığı anlamına gelmiyor. Dolayısıyla alkolsüz içecekler talimatnamesinde belirtilen oranın altında kaldığı için işte söz gelimi binde atmış, binde elli gibi bir oran belirtilmiş. Onun altında kaldığı için alkolsüz bira ifadesini kullanıyorlar.

Binalialeyh içerisinde alkol varsa, sonradan zerkedilmiş konulmuş bir alkol varsa, herhangi bir içecekte olsa onu tüketmek caiz değildir? Bunu öncelikle ifade etmek gerekir. Bunun dışında bir başka meselede var ki o bir çoğumuzun gözünden malesef kaçıyor. Suyu bile ki içerisinde her hangi bir alkol maddesinin olması mümkün değil iken bira diye adlandırarak içerseniz o da caiz olmaz.

Niye? Çünkü haram ile özdeşleşmiş, ayniyleşmiş bir takım ifadelerin kullanımını Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) yasaklıyor. İçkinin haram kılındığı yıllarda içkiyle ayniyleşmiş olan kapların kullanımıda yasaklanmış. Yani bir takım isimlerle anılan içerisinde üzümden şarabın yapıldığı, arpadan şarabın, hurmadan şarabın yapıldığı kapların şarapsız olarak alkolsüz olarak su için tüketimi bile yasaklanmış. Niye? Çünkü burada haramı çağrıştıran, akla getiren, harama alıştıran, yavaş yavaş haramla ünsiyeti sağlayan bir çağrışım.

Söz konusu temel bir kuralımız var diyor ki; “Harama götüren şey kendisi bizzat haram olmasa da haramdır.” Yani bir eylemi yapacaksınız bu eylemin kendisi haram değil ama otomatik olarak peşinden haram işleme söz konusu ise onu da “seddi zeriha” yani kötülüğü kapama kötülüğe imkan tanımama kuralı gereği yasak görmüşler. Binalialeyh, alkollü alkolsüz bira adı altında her hangi bir içeceğin tüketimi asla caiz değildir.

“Efendim bunda alkol yok. Adının bira olması mı bu yasağı doğruyor?” diyenlere evet adının bira olması doğuruyor.  Madem alkol yok bira deme şıra de. Neden illa bira deme ihtiyacı hissediyorsun?

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.