Allah (cc) İnsanla Konuşur mu?
Kur’ân-ı Kerîm, beşeriyet için Rahmânî sadâları işitmek, ilâhî nefhayı rûhunda hissetmek ve daha bu dünyada iken Allah ile mükâleme etmenin en feyizli yoludur.
Tefekkür, tertîl ve edeple Kur’ân okumak, Allah ile konuşmak gibidir. Nitekim Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurmuşlardır:
“Sizden birisi Rabbi ile münâcât ve mükâlemeyi (O’na yalvarıp O’nunla konuşmayı) severse huzûr-i kalp ile Kur’ân okusun.” (Süyûtî, I, 13/360)
KUR'ÂN'IN ETKİSİ
Kur’ân’dan lâyıkıyla istifâde edebilmek için ona yüreği açmak îcâb eder. Aksi hâlde bereketli nisan yağmurlarının üzerinden akıp gittiği kayalara hiçbir faydası olmadığı gibi, istifâde kapıları kilitlenmiş kalplere de Kur’ân’dan bir fayda hâsıl olmaz. Belki Kur’ân, böylelerinin hüsran ve dalâletini daha da artırır. Zira Kur’ân’ın rahmeti ve hidâyeti ile buluşamayanlar, tam aksine büyük bir hüsrâna dûçâr olurlar. Nitekim tâbiînin meşhur müfessirlerinden Katâde der ki:
“Kur’ân-ı Kerîm okuyanlar, ya kâr ya da zarar ile kalkarlar. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur.
«Biz Kur’ân’dan, îmân edenler için bir şifâ ve rahmet kaynağı olan âyetler indiriyoruz. Zâlimlerin de ancak hüsrânını artırır.» (el-İsrâ, 82)”
Bu sebeple Kur’ân okunurken ona karşı kör ve sağır davranmamak îcâb eder. Kur’ân’ın rûhânî dokusundan hisse alan Hak dostlarının hâlini, âyet-i kerîme şöyle ifâde eder:
“Mü’minler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allâh’ın âyetleri okunduğunda îmanlarını artıran ve yalnız Rab’lerine dayanıp güvenen kimselerdir.” (el-Enfâl, 2)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 2, Erkam Yayınları, 2012