Allah Dostlarının Ramazan Mesajları
Allah’ın salih kulları olan Allah dostları Ramazan-ı Şerif’i nasıl geçirirdi? Allah dostlarından İmâm-ı Rabbânî, Mirza Mazhar Cân-ı Cânan, Caferi Sâdık, Mahmud Sami Ramazanoğlu ve Musa Topbaş Efendilerin Ramazan mesajlarını derledik.
İmâm-ı Rabbânî –rahmetullahi aleyh- Ramazân-ı Şerîf’e de çok îtinâ gösterir, bu mübârek ayda en az üç hatim indirirdi. Hadislerde bildirildiği gibi iftar yapmakta acele eder, sahur yemeğini geciktirirdi. Ramazan’ın son 10 gününde îtikâfa girerdi. Zekât üzerinde hassâsiyetle dururdu.
Herhangi bir yerden bir hediye geldiğinde, üzerinden bir sene geçmesini beklemez, karşılıksız gelen bu tür malların derhâl hesâbını yaparak zekâtını verirdi. Zekât verirken de ilk olarak ıslah ve irşad faaliyetlerinde bulunanları, dul kadınları ve muhtaç durumdaki yakınlarını tercih ederdi. Hastaları ve kabirleri ziyaret eder, oralarda sünnet olan duâları okurdu. Dâvetlere icâbet eder, ancak günah işlenen meclislere iştirâk etmezdi.
BU AYDA KAZANILAN HALLER BÜTÜN BİR YILA YAYILIR
Yine İmâm-ı Rabbâni –rahmetullahi aleyh- Mektubât’ında, “Ramazan ayı içinde olan birlik ve beraberlik yıl boyu sürecek birlik ve beraberliğe; ayrılık ise yıl boyu sürecek bir ayrılığa sebep olur” buyurmuş ve “Akşamları iftarlarda acele etmeli, sahurlarda ise ağırdan almalıdır. Böylece gecenin ve gündüzün tüm cüzündeki imtiyaza ermek nasip olur” tavsiyesinde bulunmuştur.
Mirza Mazhar Cân-ı Cânan –rahmetullahi aleyh- de aynı hususta, “Ramazân-ı Şerîf, zikirle uyanık olarak geçirilirse, senenin kalan kısmında da bu güzel hâl devam eder. Eğer bu ayda bir kusur ve gevşeklik olursa, bunun izi bütün sene boyunca görülür.” [1] buyurmuştur.
BÜTÜN GÜNAHLARIMIZ AFFEDİLMEDEN RAMAZAN BİTMESİN
Caferi Sâdık –rahmetullahi aleyh- Ramazan ayının sonunda şöyle duâ ederdi:
“Ey Ramazan’ın Rabbi olan ve Kur’ân’ı indiren Allâh’ım! İşte bu, kendisinde Kur’ân’ın indirildiği Ramazan ayıdır ve artık bitmek üzeredir. Yâ Rabbî, bütün günahlarım affedilmeden fecrin doğmasından veya Ramazan’ın çıkıp gitmesinden, Kerîm olan Zât’ına sığınırım!”[2]
İFTAR SOFRALARININ EHEMMİYETİ VE HİZMET
Üstad Mahmud Sami Ramazanoğlu –rahmetullahi aleyh- Ramazan ayında iftar verdiklerinde, sofrada bizzat kendisi hizmet etmek ister, misafirlerin ısrarları üzerine, gönülleri olsun diye sofradaki yerine otururdu. Sofraya otururken ve yemekten sonra sıradakileri bekletmemek için ellerini sür’atle yıkardı. Yalnız olduğunda ise yavaş yavaş daha îtinâlı yıkardı. Namazlarını da, kendisini bekleyen varsa kısa sûrelerle kılar, yalnız olduğunda daha uzun tutardı. Gelen ziyaretçilere muhakkak bir şey hediye ederdi. Hattâ bir saat evvel kendisine hediye edilen kıymetli bir şeyi, bir saat sonraki misafirine hediye ediverirdi.
Hâce Musa Topbaş –rahmetullahi aleyh- Ramazân-ı şerîfte, bilhassa Harameyn’de açtığı iftar sofralarına gösterdiği îtinâ ve ehemmiyet, haccı îfâ ederken daldığı derin tefekkür hâli, Server-i Âlem –sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i ziyaret ederken büründüğü edep ve hürmet, Allâh’ın kelâmıyla olan ülfet ve dostluğu, sadaka ve zekât verirken hissettiği sonsuz minnet, nezâket ve emânet duyguları, hep onun Cenâb-ı Hakk’a olan tâzîminden ileri geliyordu.
ALLAH’IN VERDİKLERİNİ YİNE ALLAH’A İNFAK EDİN
Hâce Musa Topbaş -rahmetullahi aleyh- Her vesîleyle infakla ilgili nasihatlerde bulunurdu. Sevenlerini ve yakınlarını, Allâh’ın ihsân ettiği nîmetleri, O’nun rızâsı istikâmetinde cömertçe sarf etmeye yönlendirir ve şöyle buyururdu:
“Evlâdım, mutlakâ riyâzat hâlinde yaşayın ve Allâh’ın verdiklerini, yine Allah için infâk edin! Riyâzat hâliniz sadece Üç Aylara ve Ramazan’a mahsus olmasın! Onu, hayatınızın her safhasına yayın ve ihtiyaç fazlasını Allah yolunda infâk edin!
Şunu iyi bilin ki, Dolmabahçe veya Topkapı Sarayı’nda bile yaşasanız, yine riyâzatla yaşamaya mecbursunuz. Onun için malı da mülkü de ancak kalbinizin dışında taşıyın. Eğer ihtiyaç fazlasını Allah yolunda infâk etmezseniz, Allâh’ın verdiği nîmetlere karşı nankörlük etmiş olursunuz. Unutmayın ki, infâk edilmeyen nîmetler ziyan edilmiş demektir. Ziyan edilen nîmetler de hesâbı çok ağır birer âhiret vebâlidir.”
Dipnotlar:
[1] Abdullah Dehlevî, Makâmât-ı Mazhariyye, s. 73-74.
[2] İbnü’l-Cevzî, et-Tebsıra, II, 103.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları
YORUMLAR