
Allah Evlat Vermediyse Ne Anlamalıyız?
Evlat sahibi olmamak bir eksiklik mi, yoksa ilâhî bir hikmete mi kapı aralar? Rabbimizin takdiriyle çocuk sahibi olamayanların, yetimlere şefkatle yaklaşarak hem kendilerine teselli bulmaları hem de cennete giden bir yolda yürümeleri mümkün mü?
Cenâb-ı Hakk’ın kendilerine evlât takdir etmediği âileler de rızâ hâlinde yaşamalı ve:
“...Hoşunuza gitmeyen bir şey çoğu kere sizin için hayırlı olabilir. Yine sevdiğiniz bir şey de çoğu kere hakkınızda şer olabilir. Allah bilir, siz bilemezsiniz.” (el-Bakara, 216) âyet-i kerîmesindeki hikmeti tefekkür etmelidirler.
Yine bu durumda olanlar, imkânları nisbetinde, kimsesiz, fakir ve bilhassa öksüz ve yetim çocukların elinden tutarak hem kendilerine bir tesellî yolu aramalı, hem de onları cemiyetin istismâr ettiği mazlumlar durumuna düşmekten kurtarmaya çalışmalıdırlar. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şu hadîs-i şerîfini de düstûr edinmelidirler:
“Kendi yetimini veya başkasına âit bir yetimi himâye eden kimseyle ben, cennette şöyle yanyana bulunacağız.”
Hadîsi rivâyet eden Mâlik bin Enes -radıyallâhu anh-, Peygamber Efendimiz’in yaptığı gibi işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi. (Müslim, Zühd, 42)
Bu ictimâî ibadet, bütün mü’minlere şâmil bir vazifedir. Zira mü’min, kendi çocukları gibi başkalarının çocuklarını da düşünen, diğergâm bir gönül ufkuna sahip insandır. Rûhânî bir âile iklîminde yetiştirilen sâlih evlâtların, anne-baba için sadaka-i câriye olacağı mutlaktır. Yetimleri himâye edenlerin de Allah Rasûlü’nün teveccühünü kazanacağı muhakkaktır.
Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ashâbına sık sık; “Bugün bir yetim başı okşadınız mı?” diye sorarlardı.[1]
Dipnot:
[1] Bkz. Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 12.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları
YORUMLAR