Allah İçin Sevenler

Allah için nasıl sevilir? Allah için sevenler kimlerdir? Âşık kimdir ve hâli nedir? Hak dostlarının dilinden Allah için sevmek...

İslâmî literatürde ilâhî aşka genellikle “hakiki aşk” denilmiştir. Nitekim Hak dostları şöyle buyurur?

ALLAH AŞKI

Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu -kuddise sirruh- buyurur:

-Âşık-ı hakîkî yani Allah âşığı, ilâhî mazharı bulunan her şeyden onun kokusunu duyar, rahmânî râyihaları onun burnundan eksik olmaz. Zâhid kendi başına bin sene çalışsa bile bu kokuyu duyamaz.

Abdülkâdir Geylânî -kuddise sirruh- buyurur:

-Muhabbetin şartı, sevdiğinin yanında senin hiçbir irâden bulunmaması ve onun hâricinde ne dünya ile ne âhiretle ne de mahlûkâttan bir şeyle meşgul olmamandır. Allah sevgisi, her bir insanın ona sahip olduğunu iddia edeceği kadar kolay bir şey değildir. Allah sevgisine sahip bulunduğunu, yani Allah’a muhabbeti olduğunu iddia eden nice kişiler vardır ki, Allah sevgisine sahip oldukları iddiasında bulunmazlar. Hâlbuki O, onların yanındadır.

Allah İçin Sevenler

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz buyurmuşlardır ki: “Allah’ın öyle kulları vardır ki, kendileri enbiyâ ve şühedâdan olmadıkları hâlde kıyâmet gününde, nebîler ve şehidler onların Allah indindeki şereflerini gördüklerinde gıpta ederler.”

Denildi ki: - Onlar kimlerdir yâ Rasûlallah ve amelleri nelerdir?

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“Onlar akrabaları olmayan kimseleri ancak Allah için severler ve karşılıklı menfaat beklemezler. Onların yüzleri nurdur, onlar nurdan minberler üzerindedirler. İnsanlar korktukları zaman onlar korkmazlar. İnsanlar mahzûn oldukları zaman mahzûn olmazlar.”

“Onlara enbiyâ ve şühedâ gıpta ederler" demek, onların gıpta edilmeye lâyık hâllerini temsil yoluyla tasvir etmektir.

Aşık Kimdir ve Hali Nedir?

Bir âlime sorulur:

– Âşık kimdir ve hâli nedir? Cevap verir:

– İnsanlarla az haşır-neşir olur. Rabbi ile daha çok baş başa kalır. Görünüşü sessizdir. Fakat devamlı tefekkür hâlindedir. Baktığı zaman görmez, çağrıldığı zaman işitmez. Konuşulduğu zaman anlamaz. Başına bir felâket gelse üzülmez. Aç kalsa açlık hissetmez. Görünüşü pejmürdedir. Allah’tan başkasından korkmaz. Tenhalarda, Allah’a münâcaât eder. Dünyalık yüzünden, dünyacılarla çekişmez. Onun için Allah Teâlâ'ya muhabbet, bulunmaz bir cevherdir. Muhabbet dâvâsında bulunmak kolaydır. Bir kimse kalkıp kendini âşıklardan sayabilir, fakat hakîkî sevginin bürhanları, nişanları vardır ki, insan bunları aramalıdır. Bunlar şu şekilde ifade edebiliriz:

Birincisi: Ölüme îtibar etmez. Bu vâdide hiçbir dost, dostun dîdârını mekân içinde aramaz. Dostumu öldükten sonra görürüm, aceleye lüzûm yok, diyorsa âşık değildir. Âşıkın ölümü, bildiğimiz ölüm olmayıp, bir âlemden arzuladığı âleme intikal demek olduğundan, ölümü arzulamak ona zor değildir.

İkincisi: Âşık, dostuna neyi varsa fedâ eder. Kendini dostuna yakın kılacak en küçük bir hareketi terk etmez ve dostu üzecek en küçük hareketten şiddetle sakınır. Bu vasıfta olmayan ve dosta götürecek vesileyi aramayan âşık değildir.

Üçüncüsü: Rabbinin zikri her an gönlünde tazedir. Bir zorluk olmadan, onun sevdâsına tutulmuştur. Dost dostunu durmadan zikreder. O’nu bir an unutursa, dostluğunda noksanı var demektir.

Dördüncüsü: Kur’ân ki Dostun kelâmıdır. Rasûl ki, Dostun rasûlüdür. Kur’ân’a ve Rasûle mensup ne varsa dost aşkına sever, O’nun kullarına, O’nun yarattığı her şeye, O’nun aşkına şefkat gösterir.

Beşincisi: Halvet ve münâcaâta düşkün olur. Gece olduğu zaman her türlü zahmeti bir tarafa bırakır ve dostuyla halvette kalmak için münâcaâta koyulur. Dostu onu beklerken gece sabaha kadar uyuyan sakın dostluktan bahsetmesin!

Altıncısı: İbâdet kolay gelir, ağırlığı kalkar. Kimin dostluğu sağlam ise, hiçbir şeyde, ibâdette bulduğu zevki bulmaz. İbâdetten başka her şeyden sıkılır.

Yedincisi: Dost’un kullarına mûtî ve müşfik olur. Dostuna isyan edenlere ve kâfirlere karşı şiddetli olur. (Sâdık Dânâ- Altınoluk Sohbetleri-2, s.190, Erkam Yayınları)

İslam ve İhsan

“KENDİSİNDE ŞU ÜÇ HASLET BULUNAN KİMSE İMANIN LEZZETİNİ TADAR” HADİSİ

“Kendisinde Şu Üç Haslet Bulunan Kimse İmanın Lezzetini Tadar” Hadisi

ALLAH İÇİN SEVMEK İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Allah İçin Sevmek İle İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.