Allah İle Aranızda Bir Sır Olarak Kalsın

Müslümanın hangi ameli yalnız Allah (c.c) ile arasında sır olarak kalırsa daha hayırlı ve faziletli olur? Bakara suresi 264. ayet bizleri hangi konuda uyarıyor?

Nâs Sûresi’nde; «el-Vesvâsü’l-Hannâs» yani «sinsi vesveseci» olarak tarif edilen şeytan, mü’min kulların sâlih ameller işlememesi için uğraşır. Kul bir sâlih amel işlediğinde ise, şeytan yine onun peşini bırakmaz ve onu iptal ettirmek ister.

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Ey îmân edenler!

Allâh’a ve âhiret gününe inanmadığı hâlde;

  • Sırf insanlara gösteriş olsun diye mallarını harcayanlar gibi,
  • Başa kakmak ve
  • Eziyet etmek sûretiyle sadakalarınızı boşa çıkarmayın.” (el-Bakara, 264)

Demek ki;

Sadakalar, veren ile Allah arasında bir sır olarak kalmalıdır.

Riyâ ve süm‘a yani fânî kullara gösteriş için, onların fânî alkışlarını işitmek için hareket etmek, amelleri iptal eder.

Bu meyanda;

“Ben şu kadar cami yaptırdım, şu kadar talebe okutuyorum.” gibi sözler söylemek, ibâdete bir fânîyi ortak etmek sûretiyle ibâdetin sevâbını zâyî etmektir.

Yine yaptırılan cami, mektep gibi hayır müesseselerine henüz hayatta iken, yaptıranların kendi isimlerini vermeleri de bu tehlikeye açık bir hareket olacaktır.

Vefât etmiş hayırseverlerin isimlerini vermekte ise beis yoktur, rahmetle anılmalarına ve örnek alınmalarına vesile olur.

Tevhîdin ortaklığa tahammülü yoktur. İbâdetler hâlisân li-vechillâh / sadece Allah için edâ edilmelidir. Bunu sağlamak için de bilhassa infak ibâdetinde gizlilik çok mühimdir. Hadîs-i şerifte; “Sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek” şekilde infâk edenlerin, tabiri câizse farz namazların açıktan kılınması gibi zarûreten açıktan verme durumu olsa bile bunu îlâna dönüştürmeyenlerin, başka bir gölgenin olmadığı günde, Arş’ın gölgesinde gölgelendirilecekleri bildirilmiştir. (Bkz. Buhârî, Zekât, 16; Müslim, Zekât, 91)

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne âlâ!

Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır…” (el-Bakara, 271)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Kasım, Sayı: 201

İslam ve İhsan

"HER ÜMMETİN BİR FİTNESİ VARDIR BENİM ÜMMETİMİN FİTNESİ MALDIR" HADİSİ

"Her Ümmetin Bir Fitnesi Vardır Benim Ümmetimin Fitnesi Maldır" Hadisi

İNFAK NEDİR?

İnfak Nedir?

İNFAK EDENLERİ UYARAN AYET

İnfak Edenleri Uyaran Ayet

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.